Yapay zeka çalışmalarının 2023 yılında tüm dünyada büyük bir çıkış yakalaması ve hayatımıza son derece hızlı bir şekilde adapte olmasıyla beraber insanlığın topyekûn değişimi resmen başlamış oldu. Yapay zeka hiçbir zaman doğrudan son kullanıcıya ulaşmasa dahi, teknoloji alanında yapılan çalışmalarda yarattığı verimlilik farkı da önemli bir değişimin geldiğini garanti ediyor.
Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve çeşitli Avrupa ülkeleri bu alanda ciddi yatırımlar yapıyor; son nesil teknolojileri hayatımıza adapte ediyor. Hali hazırda teknolojinin kalbinin attığı bu ülkeler için yapay zeka devrimini başlatmak, ilerletmek çok da sürpriz bir durum değil. Konu Türkiye’ye geldiğindeyse sektörel yatırımların azlığı, global firmalarla rekabetin neredeyse imkansız olması gibi birçok soru işareti mevcut. Daha da önemlisiyse iş hayatına yeni giren ve arkasından hızla gelen yeni nesillerin bu teknolojilere ne kadar adapte olduğu.
Konu teknolojiyi bilmek, kullanmak kadar basit değil. X ve Y kuşakları teknolojinin iş hayatına girişine canlı şahitlik etmişti. Z kuşağı kadar teknolojiyle barışık olmayan bu kuşaklar bu durumdan pek de etkilenmemişti. Z kuşağının işi de oldukça rahattı bilgisayar, internet ve akıllı teknolojilere hakim bir şekilde büyüdüğü için dönemin şartlarına gayet rahat uyum sağladı. Ancak Alfa jenerasyonu ve devamında gelecek nesiller için teknolojik adaptasyon; yapay zeka araçlarını kullanmak veya dönemin bilgisayarlarında işlerini halledebilmek kadar basit olmayacak.
Bugün yaptığımız birçok işin yavaş yavaş yapay zeka araçlarıyla yapıldığını, çalışan sayılarının azaldığını en sonunda yapay zekaların her işi halledebildiğini göreceğiz. Geleceğin bu kadar karamsar olmadığını varsayarsak ve yapay zekanın işleri hızlandıran bir araç olduğunu düşünsek bile artan nüfusa karşılık azalan iş fırsatları da karşımıza oldukça karamsar bir tablo çıkaracaktır. Peki geleceğin dünyasına yeni nesilleri nasıl hazırlayacağız? Dünya’da bu konuyla ilgili neler yapılıyor?
Bu noktadan sonra konu ikiye ayrılıyor;
İlk madde; gençlerimizin günümüz şartlarında yarışabilmesi için oldukça mühim ve ikinci maddeye nazaran çok daha kolay bir uygulama sürecine sahip. Bu konuda yapılan çalışmaların örnekleri ve yöntemlerin detaylı incelemeleri birçok akademik makale ve sektörel raporda bulunabiliyor. Milli Eğitim Bakanlığı-Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonu ve sadece para harcayarak dünya genelinde var olan birçok başarılı yapay zeka entegrasyonunun benzerlerini Türkiye’de hayata geçirebilir.
İkinci maddeye gelecek olursak; işte bu konuda Türkiye önümüzdeki on yılda, iklim krizi ya da göç problemi kadar kritik bir sınav verecek. Etrafımızdaki birçok cihazın ve teknolojinin yapay zeka araçlarına bağlı çalıştığı bir döneme geldiğimizde; bildiğimiz iş tanımlarının çoğunun ya değiştiğini ya da kaybolduğunu görmemiz oldukça muhtemel.
Daniel Susskind’in 2020 yılında yayınladığı “A World Without Work” kitabında da bahsettiği tamamen otomasyona ve robotik teknolojilerine dayalı sanayileşme, yanına yapay zekayı da alırsa ve elimizde olan birçok işi bizden daha iyi yaparsa ne olacak? Bu kadar ileri gitmeden de analize devam edebiliriz; 10 kişilik bir işi 1 insan ve 3 yapay zeka yapabilir olursa ne olacak? İşte bu noktada, yapay zeka ve robotik teknolojilerinin şekillendireceği yeni dünyayı iyi analiz etmemiz ve yeni nesillerimizin bu teknolojilere adapte olmasını sağlamamız gerekiyor.
Önümüzdeki on yıllarda değerli olan becerileri biraz daha iyi anlamak için 21. Yüzyıl Yetenekleri araştırmasına bakarsak eğitimde odaklanmamız gereken 2 temel konu dikkat çekiyor “Connection” ve “Creativity” yani “Bağlantı” ve “Yaratıcılık”.
Kavramlar arası bağ kurabilmek, yaratıcı düşünebilmek; yapay zekaların yükselişinde bir insanın sahip olabileceği en benzersiz yetenekler noktasında. Birçok farklı konuyu, temel bilimi irdelemek, daha basit bir anlatımla resmin tamamına odaklanıp, parçaların nasıl birleşeceğini anlamak önümüzdeki dönemin anahtarı noktasında. Bunu en doğal ve en efektif şekilde yapmanın yolu ise kuşkusuz yaratıcılık ve geniş bir vizyonun birleşmesiyle gerçekleşiyor.
Yapay zeka sektörleri ele geçirsin ya da geçirmesin, etrafımızda robotlar olsun ya da olmasın; en kötü ihtimalle bile insanlık otomasyon konusunda ilerledikçe sahip olduğumuz yeteneklerin önem sıralaması değişecek. Somut üretim yapanlar değil, ürünü ve üretim süreçlerini kurgulayanların öneminin çok daha yüksek olduğu bir çağa geçeceğiz. İşte bu yüzden işsizlik sorunlarının baş göstermeme şansı oldukça düşük. Çünkü yaratıcı olabilmek ve üretilen fikirleri somut sorunlarla birleştirip bir çözüm oluşturabilmek çoğunluğun yapabileceği bir iş değil. Bu noktada elimizdeki potansiyelden maksimum şekilde faydalanmanın tek yolu da temel eğitimden başlayarak yeni nesillerimizi doğru şekilde yetiştirmek.
Bağlantı kurabilme yeteneğinin gelişimi her insanda oldukça farklı gelişebiliyor ancak kuşkusuz bu konuda en önemli gelişim aracı felsefe okumak. İnsanlık tarihinin en başından bugüne kadar filozofların yaşamış en zeki insanlardan oldukları aşikar. Felsefe okumak esasında bu denli zeki insanların zihin haritalarını incelemek demek. Onların nasıl gözlem yaptıklarını, bakarken neleri görmeyi tercih ettiklerini, gördükleri üzerinden zihninde canlandırdıklarını ve konuları nasıl birbirine bağladıklarını anlamanın en kolay yolu tüm bu filozofların eserlerini okumak. Goldman Sachs’tan Marco Argenti (Chief Information Officer) tarafından felsefe bu yüzden, LLM yani yapay zeka modellerinin temeli olan sistemler üzerine
çalışacak her mühendis için olmazsa olmaz olarak tarif edildi. Çünkü insan; yani en gelişmiş zihin, dil üzerinden düşünür. Yani dil zekanın temelini, zeka ise düşünme ve sorgulamanın yani felsefenin temelini oluşturur.
Eğer eğitim sistemimizi çağın tüm bu gerekliliklerine adapte edemezsek, kaçırdığımız treni yakalama şansımızı topyekûn kaybedeceğiz. Hala bu şansımız varken, daha iyi bir Türkiye dileğiyle…
1997 yılında Kocaeli’nde doğan Kutluhan Külekci, Bahçeşehir Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümünden mezun olmuştur. 2019 yılında girdiği iletişim sektöründe profesyonel çalışma hayatına devam etmektedir. Bugüne kadar 2022 Katar Dünya Kupası, 2023 Türkiye Genel Seçimleri, UEFA Şampiyonlar Ligi gibi birçok önemli ve global projede iletişim stratejisti olarak yer almıştır. Toplum Gönüllüleri Vakfı ve AHBAP gibi önemli sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak iletişim çalışmalarına katılan Külekci, Publicis Groupe bünyesinde Müşteri İç görüleri & Strateji alanında çalışmaya devam etmektedir.
İnternetin tüm dünyaya yayılması, sosyal medya, bilgiye erişim sürelerinin akıl almaz derece kısalması derken iletişim/internet/bilişim çağı bizi Post-Modern olarak isimlendirdiğ...
İklim krizinin, kutup buzullarının erimesiyle gezegenimizin şekil değiştirmesi sonucu her günün uzunluğunu artırdığı tespit edildi. Bilim insanlarına göre bu olgu, insan faaliyetlerinin...