Rahmi Koç’un Rüyası: 2 Milyon Memurla Devlet Döner mi?
Bedirhan Akay
25 Kasım 2023

Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi M. Koç, “Devlette 5,5 milyon kişi çalışıyor. Dolayısıyla 2 milyon kişiyle bu devlet rahatlıkla döner. 600 milletvekili var, 200'ü ile rahatlıkla hallolur” diyerek büyük bir tartışma konusu oldu.

Peki, bu durum gerçekten böyle mi? Kamu, Türkiye’de çok mu büyük veya büyük olması kendi başına kötü bir şey mi? Söyleyeceklerim bu konu hakkındaki düşüncenizi değiştirmese bile üstüne kafa yormaya değer.

Benim ne annem ne babam kamuda çalışıyor, hatta kamuyu yeşil pasaport imkânından dolayı sık sık kıskanırız ve arkasından konuşuruz. Yani, Rahmi Koç’a gelen eleştirilere verilen “memurlar ağlıyor” gibi ad-hominem söylemleri kabul edemeyeceğimi en baştan söyleyeyim.

Kamu sektörü gerçekten büyük mü?

Türkiye’de kamu denince akla hantal, iş bilmez, verimlilik endişesi olmayan bir yapı gelir. Bu eleştiriler haklıdır da, vatandaşın bununla ilgili çok tecrübesi olmuştur ki benim de çok var. Fakat konuya “kişisel tecrübelerden” yaklaşmak bilimsel değil.

Ayrıca, bu tecrübelerin “kalite” açısından olması tartışmanın konusu olamaz. Çünkü Rahmi Koç’un bahsettiği şey sayılar. Kamudaki memur alımlarının liyakatli oluşu, sistemsel verimlilik gibi konulara itiraz etmek her vatandaşın hakkıdır.

Bu konularda cevap sorumluluğu reddimi beyan ettiğime göre, sayılara girişebiliriz. Kamu, Rahmi Koç’un dediği gibi gerçekten çok mu büyük bakalım.

T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2023 verilerine göre kamuda istihdam edilen kişi sayısı toplam 5 milyon 101 bin. Bu sayının yaklaşık 1,3 milyonu öğretmenler 700 bini ise sağlık çalışanları. Bu sayıyı diğer OECD ülkeleriyle karşılaştırdığımızda ise aşağıdaki tablo çıkıyor karşımıza.

Grafik OECD’nin 2021 yılında yaptığı bir çalışmadan alındı, ancak aşağı yukarı bir içgörü sağlamakta. Yani söylendiği gibi Türkiye’de kamu sektörü personel açısından içinde bulunduğu OECD grubu ortalamasının altında kalıyor.

Bu tartışmanın devamında ise şu grafiğe bakmak faydalı olabilir:

Kamu neden gerekli?

Üstünkörü bakacak olursak 5,1 milyon kişinin istihdamı ile beraber ortalama 15 - 18 milyon kişinin bu ücretler üzerinden geçindiğini görebiliriz. Geçinmek demek insanların özel sektörden mal ve hizmet alabiliyor olması demek, yani özel sektöre talep yaratıyor olması demek. Yani bir kamu çalışanı aldığı ücretle Koç Holding’e bağlı Arçelik’ten evini dizdiğinde Koç Holding’e bir talep yaratıyor, bunu da kamu yoluyla yapıyor.

Bu talebin olmadığı bir senaryoda ekonominin küçüldüğünü direkt olarak gözlemleyebiliriz, çünkü talep düşecektir.

Bunun yanında, kamunun piyasada varlığı olası şoklara karşı bir tampon oluşturur. Tüm ekonomiyi etkileyen arz veya talep yanlı bir şokta kamunun oluşturduğu talep devam edecektir. Şokun getirdiği ekonomik küçülme, kamunun olmadığı bir senaryoya göre daha büyük olacaktır.

Bir başka konu ise kamunun varlığının özel sektördeki maaşları etkiliyor oluşu. Talebin canlı olması piyasanın rekabetçi özelliğini yükseltir, rekabet yükseldikçe büyük oyuncuların pazar payları düşer, küçükler ayakta kalır veya büyür.

Eğer talep piyasayı rekabetçi kılamayacak kadar düşük olsaydı, küçük şirketler batar ve buradan doğan emek arzı özel sektörde maaşların daha rekabetçi (düşük) seviyelere gelmesine yol açardı.

Daha küçük bir etken olarak şunu da düşünebiliriz: Kamuda ücretlerin ve iş saatlerinin belirli bir seviyede oluşu, özel sektördeki gibi 1 kişiye 5 kişilik iş verilmemesi gibi kalite standartları, emeği kamuya çeken bir güçtür. Bunun karşılığında özel sektör çalışanlarını kaptırmamak için kendi içinde düzenlemeler yapar ve imkânları artırmaya çalışır.

Verimsizlik Savına Bir Cevap

Niceliği bir yana bırakıp nitelik eleştirilerine de cevap vermiş olayım. Kamunun hantal yapısından yukarıda bahsetmiştim. Belki Rahmi Koç da bundan bahsetmiştir. Kamu verimsiz olduğu için niceliği azaltalım, verimsiz yapı ortadan kalksın.

Peki özel sektör, kamu sektörüne verimlilik üzerinden eleştiri getiriyorsa kendisinin daha verimli olmasını beklememiz doğal olmaz mı? Bir grafikle başlayalım, ben verimlilik kıstası olarak yapılan üretimlerdeki teknoloji düzeyini baz aldım. Yani, tüm dünyada sanayi devriminden bu yana gördüğümüz verimlilik artışını teknolojik üretim seviyesine bağlıyorsak, Türkiye’deki verimliliği de buna bağlamak sağlıklı olacaktır. Örneğin, 1 gömlek üretiminin katma değeri 1 birimse yüksek teknolojiye sahip bir telefonun katma değeri 5 birimdir. Bu da üretimdeki verimlilik düzeyine işaret eder.

Kaynak: TÜİK

Grafik, Türkiye'de teknoloji düzeyine göre ürün satış değerlerinin oransal dağılımını yıllara göre gösteriyor. Bu yıllardan daha öncesine gittiğimizde de dramatik bir değişim göremiyoruz. Özel sektördeki verimlilik kıstasını 1 kişiye 3 kişilik iş verilmesi olarak görüyorsak tabii ki çok verimli bir sektörden bahsedebiliriz ama çıktılara bakıldığında yıllarca değişen bir şey olmadığını görmekteyiz.

Yani verimlilik konusunun kamu-özel ayrımı yapmadan Türkiye’nin bir sorunu olduğunu kanıksayabilir ve “iki milyonla da devlet döner” gibi bir çözümdense farklı şeyler üretebiliriz.

Son Yorumlar

Sosyal medyada gördüğüm tartışmalarda Rahmi Koç’un sözlerini savunan binlerce kişiye rastladım. Bunun sebebini içimize işleyen kapitalist ekonomi düzeni olduğunu düşünüyorum. Ancak, özel sektör düşmanı bir düşünceye sahip değilim. Sadece özel sektörün başarısız olduğu noktalarda kamunun yaptığı harcamalarla bu dengesizlikleri düzeltecek itici güç olabileceğini düşünüyorum.

Kapitalist akıl, devletin olabildiğince küçülmesini, bu sayede ortaya çıkan serbest pazardan rant elde etmeyi amaçlar. Rahmi Koç’un söylediklerini de bu bağlamda değerlendirirsek, kamudaki 5 milyon ücretli çalışanın çalıştığı sektörlerin küçülmesi (sağlık, eğitim vb.) özel sektöre bir rant kapısı açar. Hem o sektörlerdeki pazar payları büyür, hem de ortaya çıkan emek arzı nedeniyle de ücretler düşer. Sonuç olarak kamunun bir piyasadan çıkışı, ki bu piyasa eğitim, sağlık gibi vatandaşların temel ihtiyaçlarına hitap ediyorsa, ücretlinin zararına olması çok muhtemeldir.

Diğer bir tarafta, 1.3 milyonu öğretmen, 700 bini sağlık çalışanı olan kamuyu küçültmek, gelir dengesini alt üst etmek anlamına gelir. Sürekli büyüyen bir toplum olarak temel ihtiyaçların kamu tarafından ücretsiz karşılanamaması yoksul grupların aleyhinedir. Yoksul grubun çocukları ücretsiz eğitim ve sağlık gibi ihtiyaçları kaliteli alamazsa yoksul kalmaya devam edecektir.

Burada nüfus artışının asıl sorun olduğunu da söyleyebilirsiniz. Ancak bu gelişmekte olan ülkelerin temel bir özelliğidir. Kadının iş gücündeki payının az olması nüfus artışının hızlı olmasına yol açar. Tam burada kamunun kadının iş gücündeki payının artırılması için işe alım vb. harcamalar yapması gerektiği savunulmalı. Rahmi Koç, bu gibi kâr oranlarını azaltacak, toplum yararını gözeten bir şeyi yapar mıydı?

Yazımı bitirirken bu gibi söylemlerde bulunan ve güç sahibi olan insanların sözlerine dikkatle yaklaşılması gerektiğini vurgulamak isterim. Ayrıca, kamudaki sistemik sorunlar, liyakat sorunları gibi tartışılan konuların ayrı bir şekilde tartışılması gerektiğini; ücretli çalışanları hedef göstermekle bu verimlilik sorununun çözülemeyeceğini düşündüğümü hatırlatmak isterim.

Tartışılması gereken daha çok şey var ancak yazının daha fazla uzamaması için yararlı olabilecek kaynakları aşağıya bırakıyorum:

Eşitsizlik ve kamu harcamaları hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için iki kaynak:

Bu yazının ortaya çıkmasında yaptıkları paylaşımlarla yardımcı olan @cemoyvat, @ensar_yilmazz ve @meeeeenekseee hocalarıma teşekkür ediyorum.

Bedirhan Akay

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümü son sınıf öğrencisi. Dünyaya hem meraklı hem sinirli. İktisadi meseleleri bölüşüm üzerinden okur, ana akımın finans kapital düzenciliğinden hoşlanmaz.