Hepimize öğle yemeğinden birkaç saat sonra gelen tatlı bir uyku vardır hani, bilirsiniz. Gözlerimize hakim olamaz, kafamızı koyacak yer ararız. Sıcaklıkların tahammül seviyemizi zorladığı bu yaz günlerindeyse iyice mayışıp, bir damla uykuya hasret birer ‘zombi’ gibi ortalıklarda gezinmemiz son derece olası… Bu ani uyku bastırmalarını öğle yemeğinde içtiğimiz ayrana veya yediğimiz tatlıya bağlarız genelde. Tabii onların da etkisi olabilir ama işin aslı başka, anlatacağım…
Akdeniz ülkelerinde “sieasta”, Arap coğrafyasında “kaylûle”, bazı bilim insanlarınca da “güç uykusu” olarak adlandırılan bir uygulama var ki, tam olarak öğleden sonra bastıran bu ani uykuların çözümü… Bazı ülkelerde kültürel olarak yıllardır uygulanan bazılarındaysa bilimsel olarak faydaları kanıtlandığı için uygulanmaya çalışılan bu sistem neymiş gelin bir bakalım… Hem belki hepimiz sağlam argümanlarla patronlara yüklenirsek Türkiye için de bir “öğleden sonra şekerleme saati” yaratabiliriz.
Çoğumuzun İspanya, İtalya, Meksika gibi Akdeniz ve Latin Amerika ülkelerinden bildiği, hatta bazı çizgi filmlerde bile ‘kaktüsün gölgesinde kocaman şapkasını gözlerini indirerek uyuklayan adam’ figürü ile karşımıza çıkan siesta kültürü temel olarak; öğle saatlerinde sıcaklık seviyesinin yükselmesi ve öğle yemeği sonrası metabolizma faaliyetlerinin hızlanmasıyla birlikte vücudun mayışma durumuna geçmesi ve bu nedenle hissedilen kısa süreli uyku / dinlenme ihtiyacına denir.
Siestanın Roma İmparatorluğunda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bir günün 12 saat olduğu ve periyotlar halinde ilerlediği bilinmekte, gün ortasını temsil eden altıncı saat ise Romalılar için yemek ve istirahat molası anlamına gelmektedir. Zaten siesta da Latince’de "altıncı saat" anlamına gelen “hora sexta” kelimesinden türetilmiştir.
Bazı kaynaklar ise siestanın İspanyollara Endülüs Emevilerinden miras kaldığını, siestanın asıl kaynağının Arap kültürü olduğunu söylemektedir. İslâmî kaynaklarda “kaylûle” olarak geçen öğle uykusu; gece ibadetlerine rahat kalkabilmek için yararlanılacak bir imkân olarak görülmekte ve bu uykunun zihni açık tuttuğu ifade edilmekte ve sünnet olarak görülmektedir.
Her toplumun siesta gelenekleri farklı olsa da bilimsel olarak ortaya konulduğu üzere; öğlen uykusunun fayda sağlaması için belli aralıklarda ve belli sürelerle yapılması gerekiyor.
Sevgili bilim insanları gereken tüm araştırmaları yapmışlar ve insan fizyolojisinin gün içinde iki defa uyumaya programlı olduğunu keşfetmişlerdir. İlk uykumuz gece; diğeriyse öğlen 12:00 ila 16:00 arası yapılması gereken “öğle uykusu” yani “siesta”dır. Fakat gece uykusunun dengesinin şaşmaması ve öğle uykundan beklenen verimin alınabilmesi için uyku süresinin 15-30 dakika ile sınırlandırılması gerekmektedir. Yani öğle uykusunun amacı tembellik yapmak değil, vücudun ihtiyacını vererek günün geri kalanını daha zinde geçirebilmektir.
Kaylûle ve siestanın bunaltıcı sıcakların yaşandığı coğrafyalarda uygulandığını söyledik. Fakat öğle uykusunun önemi bilimsel araştırmalarca kanıtlanınca mevzunun yalnızca sıcaktan kaçmakla sınırlı olmadığı anlaşılarak bu uygulama daha kuzey enlemlerde yer alan, iklim açısından elverişli birçok ülkede de konuşulur hâle gelmiştir.
Öğle uykusu esnasında beyinde, derin uykunun belirtisi olan delta dalgaları tespit edilmiştir. Böyle bir uykudan uyanan kişinin dinlenmiş ve tazelenmiş olarak uyanacağı bilinmektedir. Zira derin uyku esnasında salgılanan hormonların; hafızayı güçlendirdiği, kalp sağlığına çeşitli faydaları bulunduğu, bağışıklık seviyesini arttırdığı ve dokuları yenileyerek vücuda büyük katkılar sağladığı bilinmektedir. Bununla birlikte kişinin daha sakin ve anlayışlı bir ruh haline sahip olmasına da yardımcı olmaktadır.
Bu şekilde yapılan öğle uykularının çalışanların stres seviyesini azaltmaya yardımcı olduğu, öğleden sonraki iş konsantrasyonlarını ve verimlerini büyük ölçüde arttırdığını kabul eden bazı büyük şirketler, çalışanlarından daha fazla yararlanmak adına çalışanlarını siestaya teşvik etmeye başlamışlardır.
Diğer Akdeniz ülkelerinde çatır çatır siesta yapılırken, anlı şanlı bir Akdeniz ülkesi olan, üstelik nüfusunun büyük kısmının da Müslüman olduğu ifade edilen güzide ülkemizde neden siesta, kaylûle, şekerleme veya öğle uykusu kültürü bulunmuyor?
İlber Ortaylı Akdeniz’e geç yerleşen bir toplum olmamızdan kaynaklı olarak bu kültürün bizde yerleşmediğini ifade ediyor. Hatta Akdeniz havzasında olup bizim gibi siesta kültürü bulunmayan bir diğer ülkenin de bizim gibi Akdeniz’e geç yerleşen İsrail olduğunu bildiriyor. İlber hocamız ülkece neden siestaya ihtiyacımız olduğunu bir cümlede mükemmel şekilde özetlemiş: "Türkiye’deki insanların büyük çoğunluğunun problemi siesta, öğle uykusunu düzgün yapmamaları... Ya uyukluyor bütün gün herif tembel tembel yahut da saçmalıyor." …
İlber Ortaylı yine aynı konuşmasında; diğer Akdeniz ülkelerine nazaran İsraillilerin de biz Türkler gibi daha sinirli olduğunu ve bu iki ülkede kalp sorunlarının diğer Akdeniz ülkelerine nazaran daha yüksek olduğunu ifade etmiştir.
Bu kadar bilgi ve örnekten sonra insan “Acaba Türkiye’de de siesta yapılsaydı bazı şeyler farklı olur muydu?” diye düşünmeden edemiyor. Yoksa siesta saatleri de oyun veya sosyal medya saati olarak mı kullanılırdı?
Bu zamandan sonra ülkemizde bir siesta kültürü oluşur mu, Z kuşağı ile patronlar savaşından siesta galip çıkar mı bilemiyorum. Ama “Uzaktan çalışma diye bir şey olamaz, yapılamaz, imkansız!” diyen birtakım patronları dize getiren Covid-19 sürecini yaşamış bir insan olarak hiçbir şeye imkansız demeden geleceğe umutla bakmak istiyorum… Bizim için olmasa da en azından torunlarımız için…
İmkanı olan siestasını eksik etmesin, görüşmek üzere!
nsanlar genellikle anne tarafıyla olan ilişkilerini daha olumlu bir şekilde değerlendirme eğilimindedir. Araştırmacılar bu duruma “anne soylu avantaj” ismini vermiş. Yapılan bir çalışmaya göre çocuklar, annelerinin ebeveyniyle, ikisinin arasından ise anneanneleriyle daha yakın bir ilişki kuruyor.
Hepimiz sosyal varlıklarız ve başkalarıyla etkileşimde olma ihtiyacı duyuyoruz. Duygusal ve sosyal yakınlıklar kurmak için de birbirimizle hikâyelerimizi paylaşıyoruz. Bu yolla kendimizi ...