Filmlerdeki sahne gerçek oldu: Gözbebeğinden kimlik doğrulama ABD’de devreye giriyor
Eylül Naz Baklacı
2 Mayıs 2025

Dijital kimliğin sınırlarını yeniden çizen ve etik tartışmaları alevlendiren bir gelişme, “gözlerimizin tam içine bakarak” ilerliyor. Yapay zekâ şirketi OpenAI’nin CEO’su Sam Altman, aynı zamanda dünya çapında tartışmalı bir biyometrik kimlik projesinin de mimarı oldu. 

Altman’ın kripto para girişimi Worldcoin tarafından geliştirilen "orb" adlı iris tarayıcı cihazlar, şimdi ABD'de altı büyük şehirde kullanıma sunuluyor: Atlanta, Austin, Los Angeles, Miami, Nashville ve San Francisco. 

Amaç, her bireyi yalnızca bir kez tanıyan ve dijital dünyada anonim ama güvenli bir şekilde temsil eden küresel bir kimlik ve finansal ağ kurmak. Ancak bu teknoloji, yalnızca bir güvenlik aracı değil; aynı zamanda modern çağın en tartışmalı distopik vizyonlarından birinin prototipi olarak değerlendiriliyor.

Nedir bu “orb cihazı”?

Orb cihazı, kullanıcının iris yapısını yüksek çözünürlüklü kameralarla tarayarak, her birey için benzersiz bir dijital anahtar olan "IrisCode"u oluşturuyor. Bu kod, World ID adı verilen bir kimlik sistemine bağlanıyor ve blockchain altyapısında saklanıyor. Teoride bu yapı, verilerin merkeziyetsiz, şeffaf ve güvenli biçimde korunmasını vaat ediyor. Uygulamada ise bu verilerin kimler tarafından erişilebileceği, ne tür amaçlarla kullanılabileceği ve bu süreçlerin ne kadar denetlenebilir olduğu ciddi soru işaretleri doğuruyor. 

Merkeziyetsizlik söylemine rağmen, biyometrik verilerin bir şirket tarafından toplanması, özellikle şirketin Cayman Adaları gibi veri denetiminin zayıf olduğu bir vergi cennetinde faaliyet göstermesi, eleştirileri artırıyor.

“Orb’a git ya da Orb seni bulur”

Distopik söylemler ise yalnızca teorik kaygılarla sınırlı değil. İspanya, Hindistan, Brezilya ve Fransa gibi ülkeler, iris tarama programlarını geçici olarak durdurdu. Bu kararlar, kişisel verilerin toplanması ve saklanmasına ilişkin yasal belirsizliklerin yanı sıra, kullanıcıların bilgilendirilmiş rızalarının sorgulanmasına dayanıyor. Öte yandan New York gibi teknolojiyle iç içe şehirlerin bile orb cihazlarını kabul etmemesi, bu girişimin ne kadar karmaşık bir zeminde ilerlediğini gösteriyor. 

Projeye karşı çıkanlar arasında Twitter’ın kurucu ortağı Jack Dorsey gibi teknoloji dünyasının önemli isimleri de yer alıyor. Dorsey’nin “Orb’a git ya da Orb seni bulur” uyarısı, bu sistemin zamanla gönüllü değil zorunlu hale gelebileceği endişesini açıkça ifade ediyor.

Sam Altman: "Orb, sahteciliğe karşı bir çözüm"

Sam Altman ise bu teknolojiyi, yapay zekânın yarattığı sahtecilik risklerine karşı bir çözüm olarak konumlandırıyor. Özellikle ChatGPT ve benzeri üretken yapay zekâların, insanların görüntü ve seslerini taklit ederek sahte içerikler üretme kabiliyeti, dijital kimlik doğrulamanın önemini artırıyor. Ancak bu tehdide karşı çözümün, bireylerin biyometrik verilerini büyük teknoloji şirketlerine emanet etmek olması, yeni ve derin etik sorunları beraberinde getiriyor.

Bugün 26 milyona yakın kişi World ID sistemine kaydolmuş durumda, ancak bunların yalnızca yarısı göz taraması işlemini gerçekleştirdi. Bu oran, projeye duyulan temkinli yaklaşımın açık bir göstergesi. 

Dünya, dijital kimlik konusunda bir eşikte duruyor. Bir yanda daha güvenli ve kişisel sahtekarlıklardan arındırılmış bir dijital hayat vadediliyor; diğer yanda ise mahremiyetin geri dönüşsüz biçimde yitirilmesine neden olabilecek bir gözetim ağı büyüyor. Altman’ın orb cihazları, yalnızca bir teknolojik yenilik değil; geleceğin kimlik, özgürlük ve güvenlik kavramlarını yeniden tanımlayacak bir kırılma noktası olabilir.

Kaynak: ScienceAlert
Eylül Naz Baklacı

Morning Bundle ve dijital içerik editörü. Kültür sanat, popüler kültür ve eğlence konularında yazıyor.