Dünyanın en yaşlı kadınının ‘biyolojik avantajları’ ölümünden sonra ortaya çıktı
Cenk Kayakuş
22 Mayıs 2025

Maria Branyas Morera 117 yaşında hayatını kaybettiğinde kimi biyolojik açılardan daha genç yaşta biri gibi gösteriyordu. Bu yüzden bilim insanları, Morera üzerinde yaptıkları çalışmanın bazı insanların hastalıklardan korunmasına ve aşırı ileri yaşlara ulaşmasına yardımcı olan temel faktörleri ortaya çıkarmaya yardımcı olabileceğini söylüyor.

İspanya’nın Katalonya bölgesindeki bir huzurevinde hayatını kaybetmeden önce, Branyas Morera yaklaşık bir buçuk yıl boyunca dünyanın en yaşlı insanı unvanını elinde tuttu. Şimdi, Morera’nın yaşamının son yılında kendisinden alınan idrar, kan, dışkı ve tükürük örneklerinin incelendiği yeni bir çalışma, onu kimi hastalıklardan koruyabilecek çeşitli faktörlere sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bunlar arasında bağışıklık fonksiyonuyla ilişkili genler, mükemmel kolesterol seviyeleri ve bağırsaklarında yüksek oranda iltihap önleyici bakteriler bulunması gibi şeyler yer alıyor.

Araştırmanın baş yazarı ve İspanya’daki Josep Carreras Enstitüsü’nde kanser epigenetikçisi olan Manel Esteller, “Çalışmanın hedeflerinden biri, aşırı uzun yaşam ile çok yaşlı olmak arasındaki farkı ve aynı zamanda yaşlılık hastalıklarına yakalanmamanın nedenlerini açıklamaktı,” diye belirtiyor.

Ancak bazı araştırmacılar, 110 yaş ve üzerindeki kişilerin incelenmesinin uzun ömürlülüğü anlama açısından verimli bir yöntem olduğuna ikna olmuş değil. Bunun sebeplerinden biri, bu kişilerin gerçek yaşlarının doğruluğunun zaman zaman sorgulanması.

Uzun Ömürlülüğün Biyolojisi

Guinness Dünya Rekorları'na göre (ki kendileri ispat konusunda ince eleyip sık dokuyan bir kurumdur) Branyas, 1907 yılında San Francisco’da doğdu ve 1915’te ebeveynleriyle İspanya’ya taşınmadan önce bir süre Teksas ve Louisiana’da yaşadı. İşitme kaybı ve hareket kısıtlılığı dışında, ölümüne kadar gayet sağlıklı ve zihinsel olarak son derece iyi durumdaydı.

Esteller ve ekibi, Branyas’ın genlerini, bağışıklık hücrelerini, kandaki lipid seviyelerini ve dokularındaki proteinleri inceledi ve sonuçlarını benzer testlerden geçen daha genç bireylerle karşılaştırdı. Örneğin, Branyas’ın genetik sonuçları, 1000 Genom Projesi kapsamında incelenen 75 İberyalı kadınla karşılaştırıldı. Bu karşılaştırma, Branyas’ın genomunda Avrupa popülasyonlarında daha önce hiç tespit edilmemiş yedi nadir genetik varyant bulunduğunu ortaya çıkardı.

Bu varyantlar, yani genlerin farklı versiyonları; bilişsel fonksiyon, bağışıklık sistemi, akciğer sağlığı, kalp hastalığı, kanser ve otoimmün hastalıklarla ilişkiliydi. Bilim insanları, bu genetik özelliklerin Branyas’ı söz konusu hastalıklardan koruyarak organ fonksiyonlarını iyileştirmiş olabileceğini öne sürdü.
Ayrıca, Branyas’ın hücrelerine enerji sağlayan mitokondrilerinin genç kadınlara kıyasla daha iyi çalıştığı bulundu. Kolesterol seviyeleri oldukça iyi durumdaydı ve bağışıklık fonksiyonunu destekleyen proteinlerin üretimi de yüksekti.

Dışkı örneklerine dayalı olarak, Branyas’ın bağırsak mikrobiyomunun 61 ila 91 yaşları arasındaki bireylerinkinden farklı olduğu tespit edildi. Özellikle yaşlanmayla birlikte azalma eğiliminde olan aktinobakteri seviyelerinin de yüksek olduğu görüldü. Anti-enflamatuar bileşikler salgıladığı bilinen Bifidobacterium cinsi bakterilerin Branyas’ın bağırsaklarında özellikle bol olduğu belirtildi. Bu durum, yaşlı bireylerde bu bakteri türünün tipik olarak azaldığı gerçeğiyle tezat oluşturuyordu.

“Bağırsaklarında, iltihaba karşı koruma sağlayan bu bakterilere sahipti ve bunun iki nedeni vardı,” diye açıklıyor Esteller. “Genomu, bu bakteri topluluğunu barındırmaya uygundu, ancak aynı zamanda beslenmesi de bunda etkiliydi.” Branyas’ın günde üç defa yoğurt yediği bildirildi ve yoğurt gibi fermente gıdalar, bağırsak mikrobiyomunu yenileyip koruyabilen probiyotikleri içerir.

Genç Görünen Hücreler ve Yaşlı Görünen DNA

Bir diğer ilginç bulgu, Branyas’ın vücudundaki moleküler yaşlanma belirtileri ile kronolojik yaşı arasındaki farklılıktı.

Yaşlanma sürecinde, kromozomların uçlarındaki telomerler giderek kısalır. Telomerler, DNA'nın yıpranmasını önleyerek hücresel yaşlanma ve kansere karşı koruma sağlar. Esteller’in söylediğine göre, Branyas’ın telomerleri aşırı yaşlı biri için beklendiği gibi neredeyse yok olmuştu. Ayrıca, yaşlı bireylerde yaygın olarak bulunan belirli bir tür bağışıklık hücresinin vücudunda bol miktarda olduğu görüldü.

Bu iki yönden Branyas’ın biyolojisi oldukça yaşlı görünüyordu —ancak DNA’sındaki başka bir yaşlanma göstergesi şaşırtıcı derecede gençti. Yaş ilerledikçe, DNA’nın yüzeyinde metil grupları adı verilen moleküler etiketler birikir. DNA’nın metilasyonu, fizyolojik yaşın belirlenmesine yardımcı olabilecek bir "biyolojik saat" gibi işlev görür. Branyas’ın biyolojik saati, 100 ila 110 yaşları arasındaki birine aitmiş gibi görünüyordu —ölüm yaşından yaklaşık on yıl daha gençti. Bu açıdan bakıldığında, "hücreleri hala 100 yaşındaki birinin hücreleri gibi hissediliyordu," diyor Esteller.

Çalışma, Yaşlanma Hakkında Ne Anlatıyor?

Esteller, uzun ömürlülüğün birçok küçük genetik avantajın ve yaşam tarzı seçimlerinin birikimi sayesinde mümkün olabileceğini belirtiyor. Çalışmanın bulgularına dayanarak, "Belki de artık bazı müdahaleleri düşünebiliriz," diyor ve yaşam süresini artırabilecek olası ilaçlardan bahsediyor.

Ancak bu araştırmada ve benzer diğer çalışmalarda dikkat edilmesi gereken bir nokta var: İncelenen kişilerin yaşlarının ne kadar doğru olduğu. Aşırı ileri yaştaki kişilerin gerçekten de o yaşta olduğunun doğrulanması zor olabiliyor. Örneğin, 1997 yılında, tarihte yaşamış en yaşlı kişi olarak kabul edilen Fransız Jeanne Calment hayatını kaybettiğinde yaşı 122 olarak kayda geçmişti. Ancak daha sonra bazı kuruluşlar, bu iddianın doğruluğunu sorgulamaya başladı ve Calment’in aslında 1934 yılında, 59 yaşında öldüğünü öne sürdüler.

Şu anda hakem değerlendirmesinden geçen başka bir çalışma, ileri yaş doğrulamasıyla ilgili sorunların yalnızca Calment ile sınırlı olmadığını öne sürüyor. 2019’da yayımlanan bu araştırma, aşırı yaşlı bireylerin yüksek oranlarda görüldüğü bölgelerin orantısız bir şekilde fakir ve sağlıksız olduğunu gösteriyor.