Batsın Bu Dünya: Arabesk Kültür Nedir?
Kevser Yağcı Biçici

“Batsın bu dünya, bitsin bu rüya

Ağlatıp da gülene, yazıklar olsun…”

Arabesk deyince hepimizin aklına bu ve bunun gibi ‘damardan’ şarkılar gelir. Ama aslında arabesk, yalnızca bir müzik tarzı değil ondan çok daha ötesi… Arabesk; şarkılarla, filmlerle örülmüş bir kültür, hatta bir yaşam tarzıdır. Peki, ülkemizde 80’lerde zirveye ulaşan bu kültür nedir, neden bir anda yükselişe geçip Türkiye’yi kasıp kavurmuştur? Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses ya da Müslüm Gürses çalma listeleriniz hazırsa arttırın sesi, başlıyoruz!

“İstanbul’un taşı toprağı altın” mı?

Türkiye’de arabesk kültürün oluşumu ve yükselişini açıklamak için çeşitli sebepler saymak mümkünse de bu sebepler arasında en temel ve en etkilisi iç göç ve onun getirdikleridir.

50’lerde temelleri atılan fabrikalar, yollar ve diğer birçok altyapı projesiyle kalkınma hareketleri başlamıştır. Bu hamleler sonrası şehirlerde açılan fabrikalara işçi; makineli tarıma geçilmesi sonrası işsiz kalan işçilere ve topraksız köylülere de iş lazım olmuştur. Tüm bunların yanında köylü nüfusta; kentlerde daha iyi eğitim ve sağlık hizmetlerinin ve çok daha iyi ekonomik fırsatların bulunduğu inancı yoğun olarak kendini göstermeye başlamış, bazılarıysa köyden kente göçü bir çeşit “sınıf atlama” yolu olarak görmüştür.

Tüm bunlar bir araya gelince, köyden kente göç önlenemez bir hızda ve öngörülemeyen boyutlarda gerçekleşmiştir. Bu da kentleri, kent hayatını ve göçmenlerin değer yargılarını önemli ölçüde değiştirmiş, arabesk kültür gibi pek çok sosyokültürel değişimi beraberinde getirmiştir. 

Evdeki hesap çarşıya uymazsa?

Zengin ve müreffeh bir hayat yaşama umuduyla şehre gelen kitlelere düzenli ve güvenceli iş imkanlarının verilmemesi büyük hayal kırıklığına sebep olur. Zaten ekonomik olarak belini doğrultamayan, zor şartlarda karnını doyurmaya çabalayan göçmenlere uygun barınma şartlarının da sağlanamaması çok tanıdık bir soruna yol açar: Gecekondulaşma.

Kent merkezlerinde ev bulamayan, bulsa da kiralarını ödeyemeyen göçmenler, iş yerlerine yakın boş arazilere kendi emekleriyle küçük evler yapmış ve aynı köyden gelen insanlar ‘kentte de bir arada yaşama’ düşüncesiyle gecekondu mahallelerini oluşturmuşlardır. 

Geçiş insanı

Şehre göçenlerin sahip oldukları kırsal kültürlerin işlevini kaybetmesi ve kent kültürünün kısa sürede benimsenememesi nedeniyle “kimlik bunalımı” sorunu baş göstermeye başlar. Bu durum kentlileşememiş köylülerin topluma ve kendilerine yabancılaşmasını da beraberinde getirir. Kentlileşme sürecinde hem şehir insanının hem de köy insanının değer yargılarına sahip olan bir “geçiş insanı” ortaya çıkmıştır. 

Popüler kültürse kimlik bunalımı, kendine yabancılaşma ve kültür boşluğu gibi temaların yükselişini fark edip paraya çevirmekte hiç gecikmeyecektir…

Minibüs müziği

Göç, getirdiği ekonomik zorluklar, gecekondulaşma ve kendi değer yargıları ile kentinki arasında bocalayan insanlar arasında yeni bir kültürü filizlendirir: Arabesk… Arabesk kültür kısaca; köyden kente göç eden insanların kendilerini kabul ettirme, seslerini duyurma ve özel bir kültür oluşturma isteği olarak ifade edilebilir. Zaten bu kültürün en önemli çıktılarından kabul edilen arabesk müziğin sesinin daha çok gecekondu mahallelerinden yükselmesi ve bazı çevrelerce “minibüs müziği” olarak nitelendirilmesinin sebebi de budur.

Aslında Arabesk müzik tınıları ülkemize ilk olarak Arap filmleri ve Kahire radyolarıyla 1950’li yıllarda girmiştir. Ünlü Arap şarkıcıların başrolünde oynadığı bu filmlerde Türk seyircisi bol bol Arap müziğine maruz kalmış ve benimsemiştir. (Böylece “Arabesk” isminin nereden geldiği de anlaşılacaktır.)

Arabesk kültürün hızla yükselişi neticesinde gerek müzikte ve sinemada gerekse edebiyatta sıklıkla bu kültürün öğeleri ele alınmaya başlanmıştır. Zira arabeskte “yenecek çok ekmek” olduğunu fark eden yapımcılar bu alanlara çokça yatırım yapmış, böylece arabeske dayalı bir müzik endüstrisi ve bunun sonucunda da arabesk filmler furyası ortaya çıkmıştır. 

Fazla jileti olan var mı?

Adorno’ya göre müzik, çağdaş toplumun ikilemlerini ve çelişkilerini bünyesinde barındırmaktadır. Nitekim bizde de öyle olmuştur. Arabesk müzik köyden kente göç eden insanların hayalleri ve gerçeklerini, umutları ve acılarını, özledikleri memleketleri ve uyum sağlayamadıkları şehir hayatı arasındaki çelişkileri ve tüm bunlardan dolayı duydukları acıların en önemli ifadesi olmuştur. 

Arabesk müziğin fakir halkı nasıl kollayıp kucakladığını anlamak için arabeskçilere yakıştırılan “Baba” sıfatına bakmak yeterli olacaktır sanırım. “Babalar” köyden kente göçen insanların dışa vurulamayan duygularının ve içsel isyanlarının sesi olmuşlardır. 

Bu şarkılar eşliğinde dertlerinden kurtulabilmeyi, yaşadıkları berbat dünyayla ilişiklerini kısa bir süreliğine de olsa kesmeyi amaçlamışlardır. Hatta -hepimizin aşina olduğu üzere- yalnızca bu şarkıların yaşattığı manevi acılarla yetinmeyen ve fiziken de acı çekmek isteyen bir kesim gerek evlerinde gerek konserlerde kendilerini jiletlemiş, çektikleri manevi acıların yanında bir jiletin lafı bile olmayacağını tüm Türkiye’ye haykırmışlardır. 

Artık arabesk dinlemek “cool” mu yani?

Arabesk müziğin Türkiye yolculuğu da oldukça ilginçtir. Büyük bir patlama ile hayatımıza girmiş, bir kesimce göklere çıkarılırken bir kesimce arabesk müzik dinleyenler tabir-i caizse “kıro” ilan edilmiştir. Kimisi konserlerde kendini jiletlerken kimisi evinde gizli gizli arabesk dinlemiştir. 

Yıllar içinde arabesk alt kültüre ait bir tür olmaktan çıkıp orta kesme de çıkmış ve nihayetinde -bence- Müslüm Gürses’in arabesk ile popüler müziği harmanlayan çalışmaları sayesinde elitist zümreler de “arabesk dinlemenin kötü bir şey olmadığını” kabul etmeye başlamıştır. 

Bence günümüzde arabesk kültür şekil değiştirmiş, eski ezgileriyle olmasa da yeni formuyla rap müzik içinde gayet canlı bir biçimde yaşamaya devam etmektedir. Yani arabeski Türkiye’den çıkarsanız da Türk milletini arabeskten çıkaramazsınız. 

O zaman bir şarkı da benden açın:

“İtirazım var bu zalim kadere 

İtirazım var bu sonsuz kedere 

Feleğin cilvesine 

Hayatın sillesine 

Dertlerin cümlesine 

İtirazım var …”