Los Angeles’ı sarsan ve günümüzde hâlâ çözülememiş “Black Dahlia” cinayeti
Cenk Kayakuş
10 Ağustos 2023

1947 yılında Los Angeles'ta gerçekleşen ve hâlâ çözülememiş olan Black Dahlia cinayeti, Amerikan tarihinin en ünlü suçlarının arasında yer alıyor. Olayın vahşeti ve cinayetin gizemi yıllar boyunca insanların ilgisini çekmeyi sürdürdü.

Black Dahlia, asıl adı Elizabeth Short olan 22 yaşında genç bir kadındı. Aktris olma hayalleriyle geldiği Los Angeles’ta hareketli bir hayat sürmeye başlamıştı. Bir restoranda garson olarak çalışıyordu ve Hollywood Bulvarı'ndaki Florentine Gardens gece kulübünün arkasında küçük bir oda kiralamıştı. 1929 borsa krizi sebebiyle tasarruflarının çoğunu kaybeden babasıyla arası pek iyi değildi ve kendi ayakları üzerinde durmak için çaba gösteriyordu.

Ancak işler hiç de beklediği gibi gitmedi. 15 Ocak 1947 sabahında, Short'un çıplak bedeni Los Angeles'ta bir otomobilin yanında terk edilmiş bir şekilde bulundu. Genç kadının kıyafetleri çıkarılmış, vücudu ikiye ayrılmış ve yüzü tamamen kesilerek yaralanmıştı. Bu vahşi cinayet, kısa sürede ülkenin gündemine oturdu.

Cesedin Bulunması

Olay günü, Güney Norton Bulvarı'nın batısındaki bir mahallede yaşayan Betty Bersinger isimli bir kadın, henüz üç yaşındaki küçük kızıyla birlikte yürüyüş yapmaya çıkmıştı. Bu bölge, o dönemde büyük ölçüde sakindi ve fazla yerleşim bulunmuyordu. Bersinger, Short’un cesedini saat 10 civarında gördüğünde, ilk olarak parka atılmış bir vitrin mankeni olduğunu düşündü. Ancak daha sonra gördüğü şeyin bir insan bedeni olduğunu anlayarak en apar topar yakındaki bir eve koştu ve telefonla polisi aradı.

Olay yerine gelen polis korkunç bir manzarayla karşılaştı. Elizabeth Short'un vücudu dehşet verici bir şekilde parçalanmıştı. Bedeninin bel hizasından aşağısı tamamen kopmuş ve iç organları boşaltılmıştı. Öyle ki yaşadığı kan kaybından ötürü cildi soluk beyaz bir hâl almıştı. Tıbbi muayeneler, ölümün ceset bulunduktan yaklaşık olarak on saat kadar önce gerçekleştiğini tespit etti. Adli tıp uzmanı ölüm zamanını 14 Ocak akşamı veya 15 Ocak'ın erken saatleri olarak belirledi. Ancak asıl ilginç olan başka bir şey daha vardı: Cinayet sonrası, Short’un vücudu ve yaraları özenle temizlenmiş, her bir yara tek tek yıkanmıştı.

Bir diğer gariplik ise Short'un yüzündeydi. Katil kadının yüzüyle özellikle uğraşmış ve ağzının kenarlarından kulaklarına kadar keserek "Glasgow gülümsemesi" olarak bilinen rahatsız edici bir görüntü yaratmıştı. Ayrıca uyluğu ve göğsünden birkaç et parçası kesilmiş, etler dilimlenmişti. Vücudun alt yarısı ise yaklaşık yarım metre uzaklığa yerleştirilmişti ve bağırsakları düzgün bir biçimde kalçalarının altına sıkıştırılmıştı. Ceset, elleri başının üstünde, dirsekleri bükülü ve bacakları birbirinden ayrılmış bir şekilde pozlandırılmıştı.

Vücudun hemen yanında, lastik izleri arasında bir ayak izi keşfeden dedektifler, yakınlarda sulu kan içeren bir çimento torbası da buldu. Short’un vücudundaki tüm işaretler, kadının bağlandığını, işkence gördüğünü ve resmi ölüm nedeninin beyin kanaması ve şok olduğunu gösteriyordu. Peki bütün bu vahşetten kim sorumluydu?

Şüpheliler Listesi

Cinayetin vahşi doğasından da etkilenen polis, Short'un son günlerinde yaptığı şeyler hakkında bilgi toplamaya başladı. Kısa bir süre önce Los Angeles'a taşınan genç kadının birçok erkekle vakit geçirdiğini, düzenli olarak bar ve kulüplere gittiğini öğrendiler. Ortadan kaybolduğu gün neler yaptığı hakkında daha fazla bilgi edinmeye başladılar.

Elizabeth Short, 9 Ocak 1947’de ortadan kaybolmuştu. Son olarak evli bir satış uzmanı olan 25 yaşındaki Robert "Red" Manley ile kısa süreliğine San Diego'ya gitmiş ve ardından Los Angeles'taki evine dönmüştü. Polis sorgusunda Manley, Short'u Los Angeles'taki Biltmore Oteli'ne bıraktığını ve kadının o gün öğleden sonra kız kardeşiyle buluşacağını söyledi. Bazı tanıklara göre, Biltmore Oteli'nin personeli, Short'un otel lobisinde telefon kullandığını gördüğünü ifade etti. Kısa bir süre sonra ise otelden yaklaşık bir kilometre uzaklıkta görülmüştü. 

Short'un öldürülmesiyle ilgili haberler yayılmaya başladıkça, gazeteler, çoğunlukla boyalı siyah saçları ve giydiği siyah giysiler nedeniyle ondan “Black Dahlia” olarak bahsetmeye başladı. Black Dahlia’nın trajik hikâyesi haftalarca manşetlerde yer aldı.

Derken 24 Ocak 1947'de, "Los Angeles Examiner” ve diğer Los Angeles gazetelerine şüpheli bir zarf gönderildi. Zarfın içinde, gazete kupürlerinden kesilmiş kelimelerin kullanıldığı, "İşte Dahlia'nın eşyaları" yazan bir mektup vardı. Zarfta ayrıca Short'un doğum belgesi, kartvizitler, fotoğraflar, kağıtlara yazılmış isimler ve bir adres defteri bulunuyordu. Zarfın içinden çıkan eşyalar, Short'un vücudunun nasıl temizlendiğine benzer şekilde benzinle temizlenmişti. Bu durum, yetkililerin mektubun kesinlikle Short'un katilinden geldiğine inanmasına neden oldu.

Soruşturma ilerledikçe, şüpheliler listesi uzadıkça uzuyordu. Kadının adres defterini kullanarak 75 erkekle temasa geçen polis, kaybolduğu gün neler olduğunu araştırdıkça özellikle iki isim üzerinde yoğunlaştı. Bunlar, Short'un kaybolduğu gün yanında olan Robert Manley ve bir dönem doktorluk yapan ve daha sonra lisansını kaybeden George Hodel idi. Short'un vücudundaki muntazam kesiklerin doğası gereği, yetkililer tıp alanında yetkin birinin katil olabileceğinden şüphelenmişti.

Şüpheliler arasında bulunan Hodel, daha sonraki dönemde oğlu Steve Hodel tarafından da cinayetle ilişkilendirilmişti. Steve Hodel, bir suç dedektifi olarak çalıştığı dönemde, babasının Black Dahlia cinayeti ve başka cinayetlerle ilgisi olabileceğine dair kanıtlar bulduğunu iddia etti. Steve Hodel'e göre, George Hodel, cinayetleri işlemek ve izleri kapatmak için tıp bilgisini kullanmıştı. Ancak polis dosyada derinleştikçe, hiçbir şüpheliyle cinayet arasında kesin bir bağlantı kurulamadı ve bir süre sonra cinayet dosyası resmî olarak kapatıldı.

Sonrasında ise cinayet hakkında birçok farklı teori ortaya atıldı. Bazı insanlar, Elizabeth Short'un birtakım suç örgütleriyle bağlantılı olduğunu iddia etti. Diğerleri, cinayeti Short’un karşısına rastgele çıkan, onunla bağlantısı olmayan bir sapığın işlediğini düşündü. Ancak, hiçbir teori tam olarak doğrulanamadı ve olayın sırrı bugün hâlâ çözülemedi.

Cenk Kayakuş

Macera romanları yazarı, editör, eski reklamcı