Hangi hastalık nasıl kokar?
Cenk Kayakuş
1 Mart 2024

Bilim insanları düzinelerce hastalığın kendine özgü bir kokuya sahip olduğunu buldu. Örneğin diyabet idrarınızın çürük elma gibi kokmasına neden olabiliyor ve tifoya yakalanmak vücut kokusunu pişmiş ekmek kokusuna dönüştürebiliyor. Sarı humma ise cildinizin adeta bir kasap dükkanı gibi kokmasına neden oluyor.

Burunlarımız ve beynimiz kokulara uyum sağlamak üzere evrimleşmiştir. Bu da bize bu tip tuhaf kokulardan iğrenmemiz gerektiği sinyalini verir ve böylece bizi hasta edebilecek şeylerden kaçınmamıza yardımcı olur. Üstelik bu "hastalığı algılama" yeteneğinden daha fazla yararlanabiliriz. Bilim insanları, hastalık kokularını oluşturan belirli kimyasalları tanımlayabilirsek, kanser veya beyinsel hastalıklar gibi normalde erken tespit edilmesi zor olan bazı hastalıkların kokusunu alabileceğimizi düşünüyor.

Bazı insanlar ise doğal hastalık dedektörleri olarak zaten şaşırtıcı bir yeteneğe sahip; Joy Milne adlı İskoçyalı bir kadının, birisinin Parkinson hastalığı olup olmadığını koklayarak anlama konusunda esrarengiz bir yeteneği var. Eğer bu beceriyi geliştirebilirsek, belki de gelecekteki fiziksel muayeneler çeşitli hastalıklara yönelik bir koku testi bile içerebilir.

Vücudumuzun kokusu

Joy Milne’nin sahip olduğu yetenek hepimiz için hayret verici durabilir, ancak koku alma duyuları çalışan herkes muhtemelen çeşitli “hastalık kokularını” tanımayı öğrenebilir. London School of Hygiene and Tropical Medicine’de halk sağlığı araştırmacısı ve “Don't Look, Don't Touch, Don't Eat” kitabının yazarı Valerie Curtis, insanların aslında hastalıkları tespit etmede çok iyi olduğunu söylüyor.

Curtis, “Hastalık belirtileri insanların en iğrenç bulduğu şeylerden bazılarıdır,” diyor; mukus, kusmuk veya irin gibi şeyleri düşünün. İğrenme, bize zarar verebilecek şeylerden kaçınma yöntemimizdir, dolayısıyla “hastalıkları fark etmek için burunlarımızı kullanmamız evrimsel olarak mantıklıdır.”

Peki neden hasta insanlar ilk etapta farklı kokar?

Bunun nedeni vücudumuzun sürekli olarak havaya çeşitli uçucu maddeler salmasıdır. Nefesimizde de ortaya çıkarlar ve kelimenin tam anlamıyla her gözeneğimizden sızarlar ve yaşa, diyete ve bir hastalığın metabolik mekanizmamızdaki dişlilerden birini bozup bozmadığına bağlı olarak değişebilirler. Bağırsaklarımızda ve cildimizde yaşayan mikroplar da metabolik yan ürünlerimizi daha kokulu olanlara doğru parçalayarak saldığımız kokuya katkıda bulunur.

Temel olarak her insan yürüyen bir koku fabrikasıdır. Ve eğer kokunuza dikkat etmeye başlarsanız, bir şeylerin yolunda gitmediğini fark edebilirsiniz.

Parkinson hastalığının kokusunu almak

Son yıllarda Parkinson kokusunu alabilen Joy Milne’nin vakası, dikkatleri hastalıkları tanımlamak için kokuyu kullanma fikrine yöneltti. Parkinson'un teşhis edilmesinin oldukça zor olduğu biliniyor; Çoğu insan bu hastalığa sahip olduğunu öğrendiğinde, hastalığın saldırdığı, dopamin üreten beyin hücrelerinin yarısını çoktan kaybetmiş demektir. Ancak kocası Les'e teşhis konulmasından yaklaşık altı yıl önce Joy Milne onun tuhaf koktuğunu fark etmişti.

Milne, 2019'da Telegraph'a verdiği röportajda, Les'in “odunsu, misk gibi bir kokusu” olduğunu söyledi. Yıllar sonra, Parkinson hastalarıyla dolu bir odada, kokunun Les'e özgü olmadığını fark etti. Parkinson hastalarının hepsi ona bu şekilde kokuyordu.

Edinburgh'daki Parkinson araştırmacısı Tilo Kunath'a bu durumdan bahsetti, o da meslektaşı analitik kimyager Perdita Barran'a durumu anlattı. Milne'in yaşlı insanlara özgü kokuyu yeni fark etmiş olabileceğine karar verdiler.

Ancak başka bir biyokimyacı, ikiliyi Milne’ye bir “kör tişört testi” yapmaya teşvik etti: Milne, altısı Parkinson tanısı alan kişilerden ve altısı da sağlıklı kişilerden alınmış 12 terli tişörtü kokladı. Milne, hangi altı kişinin Parkinson hastası olduğunu doğru bir şekilde tespit etti, ancak aynı zamanda sağlıklı deneklerinden birini de bu hastalığa sahip olarak etiketledi.

Bu hataya rağmen durum Barran'ın ilgisini çekmişti; özellikle de sekiz ay sonra, Milne'nin hasta diye tanımladığı sağlıklı kontrol deneğine Parkinson teşhisi konulduğunda…

Koku testini geçmek

Tişört testi merak uyandırıcıydı ancak bilimsel açıdan şüpheyle yaklaşmamız gerekiyor. Sonuçta insanların ortak bir kokuyu paylaşabilmelerinin birçok nedeni vardır. Üstelik Parkinson hastası olup olmadığını öğrenmek isteyen herkesin Joy Milne’e tişörtlerini koklatması da pek pratik bir yöntem değil.

Daha sonra araştırmacılar şizofreniyle bağlantılı bir koku olduğuna ikna oldular ve TMHA adı verilen (keçi gibi koktuğu söylenen) özel bir bileşik tanımlandı ve yeni bulgu Science dergisinde yayımlandı. Bu kimyasalın şizofreninin nedeni olabileceği ve tedavi için yeni yollar açabileceği umudu vardı. Ancak yıllar süren takip testlerinde sonuçlar tekrarlanamadı.

Barran şu anda Manchester Biyoteknoloji Enstitüsü'nde bir araştırma merkezinin yöneticisi ve burada hangi moleküllerin Parkinson kokusunu oluşturduğunu belirlemek için zorlu kimya yöntemlerini deniyor. Hatta 2021 yılında SebOMIX adında, Parkinson hastalığını, kişide belirtiler ortaya çıkmaya başlamadan önce tespit edebilecek bir testi ticarileştirmeyi amaçlayan bir şirket bile kurdu. Test, cilt tarafından salgılanan yağlı bir madde olan sebumdaki Parkinson hastalığına özgü molekülleri yakalayan basit bir deri sürüntüsü örneği kullanıyordu.

İlk olarak ekip, Parkinson hastalığı için tanısal olan molekülleri kimyasal olarak tanımlamaya çalışıyor. Bilinen binlerce uçucu bileşiğin birçoğu iyi karakterize edilmemiş durumda veya bunlarla ilgili veriler yalnızca koku endüstrisinde mevcut.

Barran'ın ekibi, Parkinson’s UK ve Michael J. Fox Vakfı'nın finansmanıyla 2019'da Parkinson hastalığı olan kişilerde yüksek olan üç molekül (eikosan, hippürik asit ve oktadekanol) ve daha düşük seviyede olan bir molekül (perillik aldehit) buldu. Araştırmacılar daha sonra hastalık için kimyasal bir parmak izi oluşturmak üzere bu molekülleri harmanladı. Ortaya çıkan kokuyu Joy Milne'a sunduklarında o da bu kokunun kendisine Parkinson hastalığı gibi koktuğunu doğruladı.

Daha sonra ekibin bu moleküllerin her Parkinson hastasında güvenilir bir şekilde arttığını doğrulaması ve semptomlar ortaya çıkmadan önce kokuyu tespit edip edemediklerini bulmaları gerekiyordu. Parkinson hastalığının vücudu bu molekülleri üretmesi için nasıl tetiklediğini de öğreneceklerdi.

2022 yılında Barran'ın ekibi, laboratuvar koşullarında yaptıkları testin sebumdaki 4.000'den fazla benzersiz molekülü tespit edebildiğini ve bunların 500'ünün Parkinson hastaları ile bu hastalığa sahip olmayanlar arasında farklılık gösterdiğini ortaya çıkardı. Test, bir kişinin Parkinson hastası olup olmadığını belirlemede yüzde 95 oranında doğru sonuç verdi. Ekip şimdi testi gerçek dünya koşullarında denemeyi, Birleşik Krallık'taki ulusal sağlık sisteminden başlayıp, sonunda dünya çapında kullanıma uygun ticari bir test olarak üretmeyi planlıyor.

 
Bir hastanın kokusu

Bu da bizi insanların gerçekte ne kadar hassas bir koku duyusuna sahip olduğumuz konusuna getiriyor. Bildiğimiz gibi köpekler muhteşem bir koku alma duyusuna sahip ve kanseri dahi tespit etmek için kullanılıyor olsa da araştırmalar, insanların da birçok kokuyu tespit etmede neredeyse aynı derecede iyi olduğunu gösteriyor.

Beynimizin koku alma bölgesindeki nöronların sayısına bakılırsa, insanlar farelerden daha iyi koku alıyor olabilir ve tüm memeliler arasında değerlendirildiğinde de listenin ortasında yer alıyor olabilirler. Belki de yeteneklerimizin önündeki en büyük engel, kokulara yeterince dikkat etmememiz ve onları tanımlayacak karmaşık bir dilden yoksun olmamızdır.

Kaynak: National Geographic