Trump’ın başkanlığı Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
BayDNO
7 Kasım 2024

Dünyanın gündeminde yer alan Amerikan seçimleri, eski Amerikan Başkanı Donald Trump’un zaferiyle sonuçlandı. Resmi sayımın hâlâ devam ettiği seçimlerde Trump’ın Senato’da üstünlüğü elde ettiği kesinleşirken, Temsilciler Meclisi’nde de Cumhuriyetçilerin sandalye üstünlüğünü koruyacağı düşünülüyor. Trump'ın 'tarihi dönüş' olarak adlandırıldığı seçim zaferinde 130 yıl aradan sonra ilk kez, ara veren bir başkan adayının Beyaz Saray'a geri döndüğü bir senaryo gerçekleşti. Ayrıca 78 yaşında olan Trump, ABD'nin en üst makamına seçilen en yaşlı kişi olarak da tarihe geçti.

Seçimlerden önce ABD'yi “Gezegenin kripto başkenti ve dünyanın Bitcoin süper gücü yapmayı planlıyorum'' diyen Trump, seçim sonuçlarıyla birlikte Bitcoin’in yüzde 10’a yakın bir artışla 75 bin dolar rekorunu tazelemesine katkı sağladı. Gelişen para birimlerinin tamamında negatif etki yaratan Trump’ın seçim zaferi, bu alanda sadece Türk Lirası’nın değer kazanmasıyla sonuçlandı. Seçim zaferinden sonra “Dostum” diyerek Trump’ı kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, saatler sonrasında da Trump ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Türk kamuoyu, Joe Biden politikalarını devam ettireceği düşünülen Demokrat aday Kamala Harris’e göre Trump’ın Türkiye için daha etkili bir seçenek olduğunu düşünüyor. Gerçekten öyle mi acaba? Trump sonrası Türkiye-ABD ilişkilerini neler bekliyor?

Trump’ın ilk dönemi Türkiye için feci sonuçlar doğurmuştu

Türkiye’de genel olarak Trump’a karşı bir sempati olsa da Trump’ın ilk dönemi (2017-2020) Türk-Amerikan ilişkilerinin en çalkantılı dönemlerinden biriydi.

Terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’ye doğrudan silah sevkiyatı ve ağır silah tedariki Trump dönemiyle başladı. Rusya’dan satın alınan S-400'ler nedeniyle Türkiye'yi ABD'nin 'hasımlarına' karşı uyguladığı CAATSA yaptırımları kapsamına alan Trump, kurucu ortağı olduğu F-35 savaş uçakları projesinden Türkiye’nin çıkarılmasında da öncü oldu. Rahip Brunson davası nedeniyle doğrudan Türk ekonomisine yaptırımlar uygulayarak şu anki Türk Lirası’nın değer kaybetmesinin fitilini ateşleyen Trump, birçok konuda da Türkiye’yi ekonomik yaptırımlarla tehdit etmeyi sürdürdü. Suriye’de PKK’ya yönelik Barış Pınarı Harekatı’nın durdurulması için yayınladığı mektupta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “Sert adamı oynama. Aptallık etme!” diyerek diplomatik nezaket kurallarını hiçe sayarak hakaret etti. Ancak hakaret, yaptırım ve tehditlerle çok kötü bir dönem olmasına rağmen ilginç bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump’ın liderler nezdinde ilişkileri çok iyiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı iki kez Beyaz Saray’da ağırlayan Trump, başkanlığının ilk döneminde ve sonrasında yaptığı açıklamalarla Erdoğan’a övgüler dizmişti.

Trump’ın dış politikadaki üç başlığı ve Türkiye’nin beklentisi

Trump’ın 20 Ocak 2025’te göreve başlamasıyla karşısında Ukrayna Savaşı, Çin yayılmacılığı ve İsrail güvenliğinin önceliklendirildiği bir Ortadoğu olacak. Bu üç mesele de doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’yi ilgilendiriyor. İkinci Trump dönemi ile birlikte Türkiye’nin ABD’den beklediği en önemli iki konu ise; F-35 programına geri alınmak (ya da F-16 savaş uçağı tedariki) ve Suriye’de YPG’ye yönelik desteğin kesilmesi.

ABD’de alım gücünün düşmesi ve enflasyon ile birlikte Meksika sınırından ülkeye akın eden göçmenlere ses çıkarmayan Biden yönetimi, Trump’ın bu seçimleri kazanmasında en önemli faktör olarak öne çıktı. Trump’ın iç meselelere odaklanacağı düşünülse de kendi ifadelerinden yola çıkarak dış politikadaki yorumlarını hatırlatayım:

“Ukrayna’ya daha fazla ekonomik ve askeri yardım yapılmasını istemeyen Trump, Ukrayna Savaşı’nı bitirmek istiyor. İlk döneminde Çin’e yönelik ‘ticaret savaşı’nı başlatan Trump, Asya- Pasifik’e daha fazla önem verecek gibi duruyor. Biden döneminin “üç maymunu oynayarak” İsrail’in önünü açtığı katliam politikasını ‘yeterli görmüyor’ ve Amerikan güçleriyle Hamas’a müdahale edilmesini savunuyor. Yani İsrail’in yaptıklarını alenen alkışlıyor.”

Ortadoğu: Suriye’den çekilme olasılığı Türkiye’yi rahatlatabilir

ABD’nin Ortadoğu planları, tamamen Türkiye ile ilişkilerini de şekillendiriyor. Irak ve Suriye gibi ülkelerde asker bulundurulmasına karşı çıkan Trump, ilk döneminde “Suriye’den askerlerimizi çekeceğiz” demişti ancak Orta Doğu'da ABD'nin operasyonlarından sorumlu en üst düzey askeri yetkilisi, dönemin ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Joseph Votel, buna karşı çıkarak ‘henüz değil’ dedi. Sonrasında Trump, “petrol tesislerinin güvenliği” için biraz daha asker bırakacağız ifadesini kullandı. Yani Amerikan stratejisi Trump’ın verdiği kararları doğrudan uygulamaya sokmadı diyebiliriz.

Halihazırda Biden yönetimi Eylül 2025’te Irak’tan tamamen çekilme konusunda Bağdat ile anlaştı. Yeni dönemde Asya-Pasifik’e yönelerek Çin’in yayılmacılığına karşı etkin bir mücadele sürdürülmesi halinde, Suriye’den Amerikan askerlerinin çekilmesi de Trump dönemi ile gerçekleşebilir. Bu da Amerikan şemsiyesi altından çıkmış Suriye PKK’sı için sonun başlangıcı olabilir. Burada şöyle de bir soru var: “ABD, yıllardır emek verdiği, on binlerce TIR silah ile ‘ordu’ haline getirdiği örgüt yatırımını heba mı edecek?” Cevap ise Suriye İç Savaşı’nda muhaliflere yapılan desteğin iki sene gibi kısa bir sürede sona erdirilmesi, en önemlisi ise Afganistan’da milyarlarca dolar para harcanmasına rağmen 20 yıllık işgalin, “hiçbir başarı elde edemeden” son bulması.

Ukrayna Savaşı’nı bitirmek için Türkiye’nin arabuluculuğu aranabilir

Üçüncü Dünya Savaşı çıkmaması için kendisinin seçilmesini söyleyen Trump, göreve gelmesi halinde savaşı '24saatte' bitirebileceğini öne sürmüştü. Ukrayna Savaşı’nın ekonomik, askeri ve diplomatik olarak destekleyen Avrupa ve Biden yönetiminin aksine Trump savaşı bitirmek için Rusya ile ‘tavizli’ bir anlaşma yaparsa, yaklaşık üç yıllık savaşta esir takası ve tahıl anlaşması gibi girişimlerdeki rolü nedeniyle Ankara’yı masada partner olarak isteyebilir.

Çin’e karşı yönünü Asya-Pasifik’e çevirmesinin tek engeli İsrail

Bana kalırsa Trump döneminde Çin’e yönelik ticaret savaşı, Amerikan ekonomisini en az etkileyecek şekilde devam edecek ve Çin’in kuşatılması için başlatılan AUKUS (Avustralya-İngiltere-ABD) ve QUAD
(Avustralya-Hindistan-Japonya-ABD) ittifakları, yeni bölgesel ittifaklarla devam edecek. Amerikan stratejisinin yönünü tamamen Asya-Pasifik’e çevirmesini engelleyen en önemli husus ise İsrail.

İsrail, Türkiye-Amerikan ilişkilerinin belirleyicisi olabilir

Türkiye’nin NATO’ya yönelik stratejisinde pakt içerisindeki en büyük ikinci ordu olan Türkiye önemli bir konumda. Ancak söz konusu İsrail ve İsrail çıkarları olduğunda Amerikan devlet politikası bile sil baştan yazılabiliyor. Bu nedenle Trump’ın Suriye’den hatta Irak’tan çekilirken -İran nedeniyle- İsrail’in güvenliğini tekrar masaya getirebilir. Amerikan siyasetindeki “YPG’nin bölgede İsrail’in menfaatine olabileceği öğretisi”, Suriye’deki çekilmeyi bile farklı metotlar ile sonlandırabilir. İsrail’i daha da

‘kamçılayan’ bir Trump ABD’si, Filistin nedeniyle hassas politikalar izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı
saf dışı bırakabilir ve yeni krizlere sebep olabilir.

Gün sonunda tek bir gerçek var: Amerikan stratejisi

ABD için Türkiye ile oluşturulan çerçeve “NATO müttefiki ülke” çizgilerinden oluşuyor. Biden ile aynı çizgideki Kamala Harris’e göre Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile daha konuşulabilir bir isim olduğu için ‘kötünün iyisi’ olarak görülebilir. Başkanların iletişimi önemli olsa da Trump döneminde Türkiye ile ilişkiler, Cumhuriyetçilerin yeni çizeceği Amerikan dış politikasıyla; Türkiye’nin nereye konumlandırılacağı ve Türkiye ile nasıl bir işbirliği kurulacağı ile ilgili bir mesele. Yeni bir Amerikan başkanının sadece Amerika Birleşik Devletleri politikalarının uygulanmasında farklılıklar getireceğini söylemek mümkün.

Her ne kadar Trump için “öngörülemez bir lider” dense de öyle değil. Diğer başkanlara nazaran söylemleri keskin olan Trump, arka planda Amerikan dış politikasını çok da güzel devam ettiriyor. En temelde Trump’ın Türkiye’ye yönelik politikasını, Amerikan dış politikasının bölgeye yönelik adımlarının belirleyeceği aşikar. Hatırlarsınız Obama döneminde başlayan Suriye İç Savaşı’nda Türkiye önemli bir rol üstlenmiş, sonrasında Amerikan stratejisi hızlı bir manevrayla “Suriye’deki muhalifleri desteklemekten vazgeçmek” olunca Türkiye yalnız kalmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesine göre “kandırılmıştık”. Maalesef ki tüm mesele bu örnekten ibaret.

BayDNO

StratejikOrtak.com’un kurucusu ve Stratejik Ortak Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni ama; siz yine de onu “Dünyada Neler Oluyor?” başlığıyla 2015'ten bu yana dış politika ve tarihe dair yazılar yazan biri olarak bilin.