Kasım ayında ABD'nin 47. başkanı seçilen Donald Trump, 20 Ocak 2025’te resmen göreve başlayacak. Yaklaşık üç aylık süreçte dünya ülkeleri Trump’ın gelişine hazırlanırken, Türkiye ve çevresinde de şimdiden birçok olay gerçekleşti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için “çok zeki biri, benim dostum ve saygı duyduğum biri” ifadelerini kullanan Trump’ın Beyaz Saray’a adımını Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Öncelikle Türkiye’de Trump’a yönelik genel algı “ekonomik çerçevede” iyi yönde olsa da Trump’ın ilk dönemi (2017-2020) Türk-Amerikan ilişkilerinin en çalkantılı dönemlerinden biriydi. Türkiye'yi ABD'nin 'hasımlarına' karşı uyguladığı CAATSA yaptırımları kapsamına alan Trump, Rahip Brunson krizi sonrası Türkiye’ye ek gümrük vergileri getirerek birçok ekonomik yaptırımın fitilini ateşlemişti. Hatta şu anki doların artışının en büyük sebeplerinden biri buydu.
TÜİK verilerine göre 2024 yılının Ocak-Kasım döneminde ABD-Türkiye ticaret hacmi incelendiğinde, 29,7 milyar dolar olduğu, Türkiye’nin ABD’ye yaptığı ihracatın ithalattan fazla olduğu ve 10 milyon dolar civarında bir ticaret fazlası verdiği biliniyor.
Trump’ın da başta Çin olmak üzere ticaret açığı verdiği ülkelere %10 ile %50’ye varan ek gümrük vergileri getireceği ve “Önce Amerika” söylemini sürdüreceği düşünülüyor. Bu kapsamda ek gümrük vergilerinin muhatabı Türkiye de olabilir.
Trump’ın 3 Kasım’da seçimleri kazanmasından yaklaşık üç hafta sonra Suriye’de başlayan ve 13 gün süren muhaliflerin ilerleyişi, Esad rejiminin sonunu getirdi. Trump’ın Suriye’deki gelişmeleri Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden yorumlayıp, "Suriye’de yaşananlara bakarsanız, Rusya ve İran zayıfladı. Erdoğan çok zeki bir adam; adamlarını oraya farklı biçim ve isimler altında gönderdi. Onlar da gidip orada kontrolü ele geçirdiler.” şeklinde ifade etmesi dikkat çekiciydi.
Genel Amerikan dış politikasının Suriye’de PKK’nın uzantısı olan YPG’yi desteklediği ve ‘Kürtler’ olarak tanımladığı aşikar. Trump’ın düşüncelerinin de bu şekilde olduğu biliniyor. Amerikan askerlerini daha önce Suriye’den çekmek için adım atan ancak baskılar nedeniyle ‘sözünü geçiremeyen’ Trump’ın, ikinci döneminde Suriye’den askerlerinin tamamını çekme girişimi Türkiye için olumlu sonuçlar doğuracaktır.
Bu ayın başlarında Suriye'deki yaklaşık 2 bin Amerikan askerini geri çekip çekmeyeceği sorusuna Trump’ın cevabı da Türkiye vurgusuyla olmuştu: "Bunu size söylemeyeceğim çünkü bu bir askeri stratejinin parçası. Ancak şunu söyleyebilirim ki bu Türkiye ile ilgili bir durum."
Buradaki ‘Türkiye’ vurgusu olumlu gibi görünse de değil. Amerikan dış politikası, Türkiye’yi İran kadar olmasa da bölgede bir tehdit olarak görüyor.
Değişmeyen Amerikan dış politikası, tamamen İsrail’in Ortadoğu’daki güvenliği üzerine kurulu. Trump da bu konuda hassas hatta Gazze’de Hamas’a yönelik operasyonları destekliyor. Türkiye ile yeni krizlerin sebeplerinden biri Filistin olabilir. Trump’ın İsrail Başbakanı Netanyahu’yı eleştirdiği ve Netanyahu’nun ABD’yi yeni savaşlara ittiğine dair içerikleri paylaşması gündem olmuştu. Trump’ın yeni çatışmalar istemediği bu nedenle de Netanyahu’nun gözü kara bir şekilde saldırılarını ‘ateşkes’ ile sonlandırmaya çalıştığı biliniyordu. Gazze’de Hamas ile İsrail arasındaki esir takası anlaşması ve ateşkesin de ilk olarak Trump tarafından duyurulması dikkat çekici.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin politikası İsrail ile olan ilişkilerin en alt seviyede ilerlemesiyle devam ediyor. Trump’ın yeni döneminde Netanyahu’nun uyguladığı katliamlar İsrail ile Türkiye ilişkilerinin düzelmesinin önündeki en büyük engel ve İsrail’in diplomatik baskıları ABD ile Türkiye’nin bölgede İran’a yönelik ortak adım atmasını engelleyebilir.
Açıkçası Trump’ın Ortadoğu’yu öncelikli görmediği ve Çin ile rekabete yönelmek istediği ortada. Bu nedenle sorunlu bir İsrail Başbakanı Trump’ın da en son isteyeceği şey olacaktır.
İlk döneminde küresel ticaret savaşını Çin ile başlatan ve yeni dönemde de bunu sürdüreceğini belirten Trump, Çin çevresindeki askeri ittifaklarla Pekin’i çevrelemeyi sürdürecektir. Gerilimin Asya’ya yönelmesi, Çin’e yönelik ek vergilerle birlikte Çin’in ucuz ürünleri Türkiye pazarına sokmaya itebilir. Bu da dolaylı olarak Türkiye’nin ithalatını artırabilir ve Çin ile olan dış ticaret açığını daha da artırabilir.
Bu başlıkları özetleyecek olursak, gün sonunda yüzleştiğimiz “Amerikan stratejisi” gerçeği yüzümüze çarpıyor. Trump’ın yeni döneminde tüm ABD dış politikasının Trump’ın kararlarından oluşmayacağını ilk dönemden çok iyi biliyoruz. Açıkçası hiçbir Amerikan hükümetinin de Türkiye’nin lehine adımlar atmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. Trump’ın Grönland ve Kanada’ya hakim olma isteği, Çin ile rekabete girerek Asya’daki faaliyetlerini artırma politikası, Ortadoğu ve çevresindeki etkisini azaltmasıyla sonuçlanabilir ki bu senaryo Türkiye için olumlu sonuçlar doğurabilir. Ancak her şeye rağmen uzun ve çetrefilli bir dönem bizleri bekliyor diyebiliriz.
StratejikOrtak.com’un kurucusu ve Stratejik Ortak Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni ama; siz yine de onu “Dünyada Neler Oluyor?” başlığıyla 2015'ten bu yana dış politika ve tarihe dair yazılar yazan biri olarak bilin.
ABD müesses nizamı ve halkı, son 10 yılda çok önemli bir konuda fikir değişikliğine gitti; bu da Uzak Doğu'ya kaptırdıkları sanayiyi ABD'ye geri getirmekti. Buna Trump 'Make America G...
Almanya siyasi arenasında düşüşü uzun zamandır tartışılan Olaf Scholz hükümeti için kritik güven oylaması sonuçlandı. Federal Meclis’te yapılan oylama...