Yapay zeka çağında ekipler küçülürken kârlılık artıyor mu?
Gizem Melis Kaya
2 Mayıs 2025

Son yıllarda yapay zekânın yükselişine hep birlikte tanıklık ediyoruz. Metin yazıyor, analiz yapıyor, görsel üretiyor, bize zaman kazandırıyor ve iş yükünü hafifletiyor. Bir yandan “nasıl daha verimli çalışabiliriz?” sorusuna yanıt buluyoruz, diğer yandan da aklımızın bir köşesinde aynı endişe dönüp duruyor: “Yapay zekâ mesleğimi elimden alacak mı?”


Bu soru artık sadece bireysel bir kaygı değil. Kurumlar için de yapay zekâ, insan gücüyle ilgili çok daha büyük yapısal soruları beraberinde getiriyor.

Harvard destekli bir çalışmaya göre, üretken yapay zekâ kullanan çalışanlar yazılı içerik üretiminde %40 zaman tasarrufu sağlıyor. GitHub Copilot ise geliştiricilerin üretkenliğini %55'e kadar artırıyor. Peki, bu kazanılan zaman gerçekten değer yaratan stratejik kapasiteye mi dönüşüyor, yoksa yalnızca geçici bir maliyet avantajı mı sağlıyor? Daha önemlisi: Bu verimlilik, uzun vadede finansal değere dönüşebiliyor mu?


Forbes yazarı Dr. Solange Charas’a göre, yapay zekâ ile kazanılan zamanın nasıl kullanıldığı, finansal sonuçlar açısından belirleyicidir. Charas, bu zamanı yalnızca daha fazla üretim ya da çalışan sayısını azaltma yönünde kullanan şirketlerin, kısa vadeli marj artışı elde ettiğini ancak uzun vadeli kurumsal kırılganlık riskini artırdığını vurguluyor. Özellikle giriş seviyesindeki pozisyonlar sessizce ortadan kaldırılırken, şirketler gelecekteki yöneticilerini yetiştirme kanallarını da zayıflatmış oluyor. 

Türkiye’de de benzer bir tablo oluşuyor. Şirketler, yapay zekâyı sunum hazırlama, içerik yazımı ve raporlama gibi görevlerde aktif biçimde kullanıyor. Ancak bu teknolojinin sunduğu verimliliği, insan kaynağı tasarrufu ile eşitleyen bir bakış açısı yaygınlaşıyor.
Bu da insan kaynağını yalnızca bir gider kalemi olarak gören, kısa vadeli düşünmeye dayalı bir refleksi güçlendiriyor.
Oysa SEC’in (ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu) yeni çerçevesi insanı bir “maddi olmayan varlık” olarak ele alıyor. İnsan kaynağı bir maliyet değil, geleceğe yönelik bir yatırımdır. Bunu ölçmenin yolu ise HCROI (Human Capital Return on Investment) gibi metrikleri sistematik olarak kullanmaktan geçiyor.

HCROI: Türkiye’de henüz gündeme alınmamış bir metrik

HCROI (Human Capital Return on Investment), insan kaynakları yatırımlarının iş sonuçlarına etkisini ölçen bir gösterge. Ancak Türkiye’de bu kavram henüz gündeme gelmiş değil. Şirketler hâlâ eğitim, yetenek gelişimi ve iç terfiler gibi kritik alanları “bütçeden kısmak gereken giderler” olarak görürken bazı soruları göz ardı ediyor:  Kazanılan zaman inovasyona mı aktarılıyor?, Bu verimlilik çalışan bağlılığını artırıyor mu?, İç mobilite ve kariyer gelişim hızı artıyor mu?  ve Performans ve kârlılık arasındaki ilişki net bir şekilde izlenebiliyor mu?
Dr. Charas için bu sorulara yanıt veremeyen bir yapay zeka stratejisi, sadece bir otomasyon planı olarak kalıyor. Asıl ihtiyaç olan şey ise, tıpkı buharın yerini elektriğin aldığı sanayi devriminde olduğu gibi iş akışlarını baştan sona yeniden tasarlamak. Bunun için: CFO’lar ve CHRO’lar birlikte çalışarak HCROI’yi ölçmeli, her teknolojik dönüşüm, insan kaynağı üzerindeki etkileriyle birlikte değerlendirilmeli ve yeni roller ve kariyer yolları oluşturularak çalışanların gelişimi desteklenmelidir.

Yapay zekâ sadece işleri değiştirmezken, işin doğasını, iş gücünün değerini ve kurumların gelecekte nasıl kazanç sağlayacağına dair anlayışlarını da dönüştürüyor.

Kaynak: Forbes
Gizem Melis Kaya

Bundle'da dijital içerik editörü.