Sosyal Medya ve Türkiye: Dijital Tüketimin Yeni Dinamikleri
Hande Aydın
30 Mayıs 2024

Pandemi sonrası dijitalleşme hızı, Türkiye'de ve tüm dünyada alışkanlıkları köklü bir şekilde değiştirdi. Online alışveriş, dijital ödeme sistemleri ve farklı online hizmetler, sosyal medya kullanımı hayatımızın merkezine yerleşti. Özellikle Instagram, Türkiye'de tüketici davranışlarını şekillendiren en güçlü platformlardan birisi. Türkiye'nin dijital performansı, sosyal medya kullanımı ile hareket ederken farklı tüketim alışkanlıklarını da ezber bozan bir şekilde değiştiriyor. Nasıl mı?

Kimilerine göre dijital devrim yaşıyoruz, kimilerine göre çağ atladık ve teknoloji çağının içerisinde yaşıyoruz. Hangisini seçerseniz seçin, pandemi öncesi yaşamlarımızla şu anki yaşamlarımızın aynı olmadığı aşikâr. Tüm dünya ülkelerinin ortak gündemlerinden biri artan yaşam maliyeti krizi ve ekonomi. Bir diğer ortak payda ise neredeyse para kadar değerli bir birime dönüşen, hız. Artık hayatlarımız çok hızlı! Bu hıza yetişmek için de dijital kullanımlarda ciddi bir yükselme gözlemliyoruz.

Şu an online alışveriş, online bankacılık sistemleri, dijital ödeme altyapıları gibi hizmet ve servislerin kullanıcı sayılarına erişmek 2026-2027 hedefleri arasındaydı. Pandemi ile Türkiye çok hızlı bir şekilde dijital ürün ve servis kullanımına uyum sağladı. Her sene yayımlanan ve özellikle dijital alanda çalışanların büyük bir merakla beklediği hem global hem de ülke bazlı istatistiklerin yer aldığı Meltwater ve We Are Social ortaklığında hazırlanan Dijital 2024 raporunun istatistikleriyle Türkiye’nin dijital haritasına kısa bir göz atalım.

Video izleyerek yeni bir konu hakkında bilgi edinen, öğrenen 4.toplumuz. Bu sadece 2023’e özgü değil, birkaç yıldır bu sıradayız. Dünya’da 16-64 yaş arası internet kullanıcılarının %40’ı, Türkiye’de ise %56,7’si videoyu öğrenme amaçlı olarak kullanıyor.

E-ticaret kullanım alışkanlığı ilginizi çekecek bence, nüfusa oranla yüzdesel kıyaslamada %64,7 ile dünyada 3.sırada yer alıyoruz. Bu ne demek? Türkiye’de 16-64 yaş arası internet kullanıcılarının %64,7’si her hafta en az bir kere online alışveriş yapıyor, dünya ortalaması bu istatistikte %56,1, Çin de dahil. Bunun tabii ki pek çok nedeni var. E-ticaret indirimleri, marka, ürün ve hizmet çeşitliliği, dönemsel 
kampanyalar, influencer pazarlaması, sosyal medya pazarlaması, fiyat kıyaslama uygulamaları, taksit avantajları, şimdi al sonra öde gibi ödeme kolaylıkları, özellikle de ekonominin mevcut halini göz önünde bulundurduğumuzda e-ticaret kullanımında 3.sırada olmamızı açıklıyor ama tam olarak değil.

Türkiye, dijital ürünlere entegrasyon ve adaptasyonu yüksek bir ülke ama aynı şeyi kişisel veri ve veri gizliliği konusunda maalesef görmek mümkün değil. Pek çok platformdan verilerin çalındığı artık bir sır değil. Buna rağmen, kişisel verilerin kötüye kullanımı hakkında dünya ortalaması olan %31,2 kadar endişeliyiz örneğin.

Ama esas bir alanda öyle bir konumdayız ki, bu pek çok davranış değişikliğinin, yüksek dijital ürün, servis ve hizmet kullanımının ve bu yüksek e-ticaret oranının da en belirgin göstergesi.

Türkiye bir Instagram ülkesi

Diğer bir önemli neden ise sosyal medya kullanım alışkanlıklarımız. Yine aynı rapora göre, Türkiye’de Instagram’da ayda ortalama geçirilen süre 32 saat 41 dakika. Bu süre ile Türkiye, dünya birincisi ve ortalama 15 saat 50 dakikanın da neredeyse iki katı. Bu veri sadece 2023 yılına ait değil uzun yıllardır geçirilen süre açısından Türkiye bir numaralı Instagram ülkesi. Türkiye’de en çok süre geçirilen diğer platformlara baktığımızda ikinci sırada 29 saat 25 dakika ile TikTok, 24 saat 40 dakika ile de YouTube takip ediyor.

Sosyal medya platformlarında geçirilen sürenin artması tüketilen içerik sayısını da tabi ki doğru orantılı olarak etkiliyor. Instagram’ın 2023’te paylaştığı bir istatistiğe göre bir kullanıcı günde 80 metre scroll yapıyor. Bu veri; Türkiye’de geçirilen süre üstünden değerlendirildiğinde; bir kullanıcının günde yaklaşık 160 metre scroll yaptığı bilgisine ulaşıyoruz. Bu ister akışta ister keşfette, ister hikayeler arasında, ister direkt mesajlarda iletişimde olduğu kişiler ve gruplar arasında olsun.

160 metre scroll ve geçirilen süre ne anlama geliyor ve neleri etkiliyor? Instagram’ın sosyal medya uygulaması olması gerçeğinin yanına devasa bir AVM olması verisini de ekleyebiliriz. Sadece bununla da sınırlı değil, markaların TV’den sonra en yüksek reklam bütçesini ayırdığı platform. Çoğu zaman takip ettiğimiz kişilerin içeriğinden daha çok sponsorlu içerik ya da takip ettiğimiz influencerlar varsa onların affiliate marketing ya da markalara özel ürettikleri içeriklere rastlıyoruz. Dijital Antropolog Brian Solis’in çok sevdiğim bir sözü vardır: ''Sosyal medya teknolojiden ziyade sosyoloji ve psikoloji ile ilgilidir”

Tüketici psikolojisi ve satın alma davranışlarına baktığımızda FOMO (Fear of Missing Out) yani “ya ben kaçırırsam” korkusunun çok baskın olduğunu görüyoruz. “Aylardır beklenen o ürünün stoğu geldi”, “Son 2 ürün”, “Fiyat artışı öncesi son indirim” gibi açıklamalar aslında bu FOMO’yu çok güzel gıdıklayan kancalar. Buna ek olarak, özellikle yine ekonomiye bağlı olarak Lipstick Effect (Ruj Etkisi) adı verilen bir satın alma motivasyonunun da yine bu dönemde tetiklendiğini görüyoruz. Almak istediği ürünleri alamayıp yine de kendini ödüllendirmek ve sahip olmak duygusuyla dopamin salgılamak isteyen tüketicilerin düşük bütçeli ürünlerle bu hazzı yakalamasıyla ilişkili bir faktör. Ve tabii ki en büyük değişim ise ihtiyaç bazlı alışverişten motivasyon bazlı alışverişe geçmiş olmamız yani “keşif ticareti”. Varlığını bilmediğimiz ürünler, markalar ve hizmetleri sosyal medyada keşfediyoruz. Bu keşif sadece satın alma alışkanlıklarımızı değil izleyeceğimiz filmden, içeceğimiz kahveye, tatile nereye gideceğimizden akşam ne yemek hazırlayacağımıza kadar ve daha pek çok şeye etki ediyor.

Sadece Instagram değil, TikTok da keşif motivasyonunu sahipleniyor. “Hiç görmediğim marka, ürün ve hizmetleri görüyorum” ya da “Görür görmez satın alıyorum” diyenlerin oranı hiç de azımsanacak bir oran değil. Tüm bunlar aslında alışageldiğimiz pazarlama tünelini ve bu alandaki ezberi bozabiliyor. Influencer marketing araştırma sonuçlarına baktığımızda güven, ikna ve keşif alanında kararlarımız üzerinde çok yüksek olanda etkileri olduğunu görüyoruz. Onların seçkileri aralarından ürün/hizmet/marka keşfediyoruz, onların deneyimleriyle, yorumlarıyla satın alma kararımızı veriyoruz.

Bu kadar süre geçirmemizin tabii ki olumsuz yanları da var. 160 metre scroll demiştim hatırlarsanız ki bu sadece Instagram’da, buna TikTok, X, LinkedIn’i eklediğimizde her gün onlarca içeriğe maruz kalıyoruz. Post-truth yani hakikat sonrası gerçeklik döneminin içerisinde pek çoğumuz gördüğü içeriklerin doğruluğunu teyit etmiyor ve yanlış bilginin yayılması konusunda elçilik ediyor. İnternette yalan haber ya da yanlış bilgi hakkında dünya ortalaması kadar endişeliyiz ki bu oran neredeyse Türkiye’de internet kullanıcılarının %50’sine denk geliyor. Dijital adaptasyon ve kullanım rakamları olarak değerlendirdiğimizde Türkiye’yi en üst sıralarda görsek de dijital okuryazarlık konusunda çok da üst sıralarda olduğumuzu söylemek maalesef mümkün değil.

Yazıda kullanmış olduğum rakamların gelecek yıllarda artması bekleniyor. Geçen sene rakamları ile kıyasladığımızda, geçirilen sürelerde neredeyse 2 kata yakın bir artış olduğunu görebiliyoruz. Bu da dijital servis ve hizmetlerin de artan bir kullanıcı sayısı ve frekans ile büyümeye devam edeceğine dair en önemli sinyal olarak karşımıza çıkıyor.

Hande Aydın

Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden sonra MBA eğitimini tamamladı. İzlesene.com’da pazarlama iletişimi alanında başlayan kariyerine, Twitter’da Marka Stratejileri Direktörü ve Somera’da Strateji Direktörü, TikTok Türkiye Satış Direktörü olarak devam etti. 200’e yakın yerli ve global marka ve ajansla pazarlama ve reklam iletişimi stratejileri, konumlandırma, kreatif kampanyalar konusunda birlikte çalışarak pek çok başarıya imza attı. 2020’de Meta’nın Türkiye’de yetkilendirdiği 2 eğitmenden biri oldu.