Her dönem, kendine özgü zorlukları ve karmaşalarıyla birlikte gelir. Bu durum, enflasyonist dönemlerde özellikle belirgin hale gelir ve bir dizi hukuki uyuşmazlıkların yaşanmasına zemin hazırlar. Bu uyuşmazlıkların bir kısmı çek, senet ve benzeri vadeli işlemlerden kaynaklanır. Belirli bir süre içinde ödeme yapılması gereken bu finansal araçlar, ödeme yapılmadığında hukuki sorunlara yol açabilir.
Kısa bir süre önce enflasyonun yüksek olduğu dönemde borçların devamlı yüksek enflasyona ezilmesi ve gevşek kredi politikaları sebebiyle özellikle inşaat ve ikinci el araba piyasasında çarklar nispeten de olsa dönüyordu. Ne var ki son dönemde, çek ve senetlerle yapılan satışlar sonucunda elde edilemeyen ücretler ve beraberinde süregelen dolandırıcılık süreçleri çoğunlukla karşımıza çıkmaya başladı. Ancak burada önemli bir nokta var; çek, senet uyuşmazlıkları sonucunda alacağını tahsil edemeyen herkes ceza hukuku uyarınca dolandırıcılık mağduru olarak kabul edilmez. Bu ayrım, ödeme sorunları ve dolandırıcılık suçları arasındaki ince çizgiyi belirler.
Dolandırıcılık suçunda, hileli hareketlerle bir kişiyi zarara uğratmak durumu söz konusudur. Hileli hareket kavramı Yargıtay tarafından “nitelikli yalan” olarak tanımlanmaktadır. Ancak eylemin “nitelikli yalan” sayılacağı ve hangi durumun kabul edilemeyeceği konusunda emsal kararlar mevcuttur. Ponzi ve titan benzeri faaliyetlerle kişinin kendisine menfaat elde etmesi, belli yoğunlukta eylemlerle kişinin kendisini bir makam sahibi olarak tanıtması ve kendisine fayda sağlaması, bir taşınmazın birden fazla kişiye satılması veya bir inşaatın yapılacağına insanların inandıran müteahhitin haksız gelir elde ederek inşaatı yapmaması gibi bir çok eylem hileli hareket olarak tanımlanabilir.
Çekin zamanında ödenmemesi, hukuka aykırı bir durum olup, adli para cezası veya hapis cezasına kadar giden yaptırımlar gerektirebilir. Ancak her çekle yapılan ödemenin karşılığının olmaması onun dolandırıcılık suçu olduğu anlamına gelmez. Dolandırıcılık suçunda dolandırıcının karşı tarafı gerçekte olmayan bir şeye özel bir takım hareketlerle inandırması gereklidir. Bu konuda bir hukukçudan danışmanlık almak hayati rol oynar.
Çünkü savcılık makamları ve ceza mahkemelerinin hileli hareket olarak değerlendirilirken “gri alan”da kalan durumlarda dosya yoğunlukları sebebiyle takipsizlik kararı vermek ya da dosyanın aşamasına göre beraat kararı vermek gibi bir eğilimleri mevcuttur. Çünkü şu anda adliyelerin yoğunluklarının ciddi bir kısmını dolandırıcılık dosyaları oluşturuyor.
Bu bağlamda, yüksek faiz ortamında satışların düşeceği, enflasyon ortamına göre alınan bir takım malların fiyatlarının düşeceği, çek ve senetlerde ödemelerin buna bağlı olarak aksaması da son derece doğaldır.
Bu durumla karşılaşmamak için ticaret yapılacak kişinin ticaret sicili araştırılmalı, gerektiğinde kredi notu ve vergi ödemeleri gibi bilgiler araştırılmalıdır. Bu dönemde mümkün mertebe nakit çalışılmalıdır.