Avrupa Parlamento seçimleri Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Zeynep Çalandağ
10 Haziran 2024

1,5 milyarı bulan nüfusuyla Hindistan seçimlerinden sonra dünyanın en kalabalık ikinci seçimi olma özelliği taşıyan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri 6-9 Haziran tarihleri arasında gerçekleşti. Mutlak çoğunluğu sağlayacak seviyeye ulaşamasa da aşırı sağın Avrupa’daki yükselişi dikkatleri en çok çeken sonuç oldu. 

Resmî sonuçlar daha belli olmamış olsa da, merkez-sağdaki Avrupa Halk Partisi en büyük grup olma özelliğini korudu. Aynı şekilde uzun yıllardır solun temsilcisi Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı da ikinciliğini. 

Merkez sağı radikalleştirmek ile suçlanan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen seçimleri bir başarı olarak gördüğünü vurguladı. EPP üyesi Von der Leyen, partisinin azalmayan gücüyle yeniden başkan seçilecek gibi duruyor. Temel aktörlerde değişiklik olmasa da seçimlerin sonuçları dünyayı ve özellikle Türkiye gibi AB göçmen politikalarında üçüncü parti konumundaki ülkeleri korkutuyor. 

Hâlâ aday ülke statüsüne sahip olan Türkiye’nin AB ile ilişkisi göz ardı edilemeyecek kadar yoğun. Türkiye adaylık sürecine olan inancını yitirmemiş olsa da, demokrasi ve ekonomideki tutturulamayan hedefler AB’nin sürece olan bakışının aynı noktada olmamasına sebep oluyor. Avrupa’da aşırı sağın yükselişiyle birlikte artan İslamofobi ve göçmen karşıtı fikirler ilişkilerin zedelenmesi için çok olası sebepler. Türkiye’nin halihazırda bulunan koşulları iyileştirmek adına da bir dizi talebi bulunuyor. Dahil olduğu Gümrük Birliği’nin şartlarının regülasyonu, vatandaşların vizesiz dolaşım hakkı başlıcaları. Bu isteklerde baş muhatabı Avrupa Parlamentosu olacak. Aday ülke olması sebebiyle bazı ödeneklere erişim hakkı saklı bulunan Türkiye’nin aşırı sağın güçlenmesi sonucu ödeneklere erişiminin sekteye uğraması ihtimali mevcut.

Ancak başka bir kesim, yükselen radikal görüşlerin bir noktada avantaja dönebileceğini de düşünüyor. Demokratikleşme baskısına maruz kalan Türk hükümeti popülist politikalarına daha rahat devam edebilir. Avrupa’nın değişen yüzüyle demokrasi bekçiliği rozeti de bir noktada elinden kayıyor. Dolayısıyla aday ülkelerinden beklediği bazı kriterler esnetilebilir, paydaşlarına yaptığı baskılar da azalabilir. Ancak bunun altı çok da temellendirilmiş bir sav olduğunu söylemek pek mümkün değil. Artan sağ popülizm, göçmen karşıtı görüşleri de körükleme ihtimali taşıyor. Bu da Avrupa’da yaşayan Türkler için pek olumlu bir gelişme değil.

Avrupa Parlamentosu’nun Nisan ayında onayladığı Sığınma ve Göç Anlaşması değişim rüzgârlarının habercisiydi. 2015’ten beri değişmemiş olan politikaların yine parlamentodan geçemeyeceği konuşuluyordu. Ancak irtifa kaybeden sol 322’ye 266 oy ile kaybetti. Düzensiz göçün engellenmesi amaçlanıyor. Ancak Türkiye gibi “Güvenli üçüncü ülkelere” daha fazla geri dönen mülteci ile sonuçlanacak bir sürece giriliyor. 

Önümüzdeki günlerin ne göstereceğini tahayyül etmek zor. Ancak seçim sonuçlarının hem Avrupa’daki Türk diasporası, hem de Türkiye-AB ilişkileri için zorlu bir döneme işaret ettiğini söylemek mümkün.