AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'dan memur zammı açıklaması geldi; İmamoğlu'nun 'İktidar İçin Değişim' sitesi yayına alındı
AK Parti'den en düşük memur maaşı açıklaması geldi. AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, "Memur maaş zam teklifini bu hafta Meclis'e sunacağız" derken, en düşük maaşla ilgili 22 bin TL açıklaması dikkat çekti. Akbaşoğlu, açıklamalarında şöyle konuştu: "En düşük memur maaşının net 22 bin TL olacağını ifade etmiştik, inşallah bu hafta içerisinde yarın enflasyonla ilgili altı aylık rakamın netleşmesi üzerine enflasyon farkını ve refah farkını da gözetecek şekildeki düzenlemelerimizle verdiğimiz sözleri yerine getireceğiz ve bu hafta içerisinde kanun teklifimizi yüce Meclisimize milletvekili arkadaşlarımızla beraber sunacağız.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 'İktidar İçin Değişim' çağrısı için kurduğu internet sitesi yayına başladı. iktidaricindegisim.org adresiyle açılan siteyi duyuran İmamoğlu, "Değişime davet: CHP’de değişim, Türkiye’de değişim, iktidar için değişim sürecine katılımınızı, görüş ve önerilerinizi bekliyoruz" ifadelerini kullandı. Sitede yer alan mesajda, "Türkiye’nin değişim fırsatı kaçırıldı. Muhalif seçmenin değişim talebi karşılanamadı. Rejimi değiştirecek güven ve umut tesis edilemedi. Ekonomik krizin yakıcı etkileri nedeniyle iktidarın en zayıf olduğu koşullarda hem parlamento hem de Cumhurbaşkanlığı seçimleri kaybedildi. Sonuçta değişim talep eden kesimlerde çok büyük bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk ortaya çıktı" denildi.
KAYNAK: Haber Global, BBC Türkçe
Bilim insanları toplumda daha iyi anlaşılabilmesi için diyabetten kalp hastalıklarına insan vücudunda birçok sorun yaratan obezitenin adını değiştirmek için uğraşıyor. Uzmanlar obezite teriminin vücut ağırlığına değil çevresel ve genetik faktörlere de dayanması gerektiğini savunuyor
Bilim insanları, yetkililerin ve toplumun hastalığı daha iyi anlamasına ve önlemesine yardımcı olmak için obezitenin yeniden adlandırılması çağrısında bulunuyor. Aralarında İrlanda'daki University College Cork'tan araştırmacıların da bulunduğu araştırmacılar, yeniden adlandırmanın, şu anda obezite hastalığına, bir vücut kitle endeksi (BMI) aralığına atıfta bulunabilen obezite terimi hakkında süregelen karışıklığı önlemeye yardımcı olacağını söyledi.
Bilim insanları, obezite teriminin vücut ağırlığına değil çevresel, genetik, fizyolojik, davranışsal ve gelişimsel faktörlere odaklanan bu karmaşık hastalığın gerçekliğini yansıtıp yansıtmadığının yeniden gözden geçirilmesi çağrısında bulundu.
Ozempic gibi iştah kontrol ilaçları dünya çapında olağanüstü bir talep yaratırken, araştırmacılar obezite hastalarının diyabet hastaları gibi bu tür ilaçlara ihtiyaç duymadıkları gibi yanlış bir varsayıma dayanarak sıranın en arkasına gönderilebileceklerini söyledi.
Araştırmacılar, bu durum için daha net bir terminolojinin bu eşitsizliğin giderilmesinde daha iyi bir rol oynayabileceğini söyledi. Çalışmanı yazarlarından Margaret Steele "Odak noktamız vücut ölçüsü değil, altta yatan patofizyoloji olmalıdır. Obezite hastalığı olan kişiler için tedavi isteğe bağlı ya da kozmetik değildir" dedi.
Dr. Steele, "Adipozite temelli kronik hastalık gibi farklı bir tanı terimi, bu hastalığın doğasını daha net bir şekilde ifade edebilir ve vücut ölçüsü ile eş anlamlı hale gelen obezite terimini kullanmaya devam edersek ortaya çıkabilecek kafa karışıklığı ve damgalanmayı önleyebilir" dedi.
Bilim insanlarına göre, hastalığın yeterli bir şekilde ele alınması, açık ve net bir şekilde yüksek vücut kitle indeksi (VKİ) hesaplamadan ayırt edilmesini gerektiriyor. Klinik tıpta anlaşıldığı şekliyle obezite bir hastalık olarak kabul edilme kriterlerini karşılarken, VKİ ile tanımlanması bunu karşılamamaktadır.
Çalışmanın bir diğer yazarı Francis Finucane "Ozempic, diyabet için olduğu gibi obezite için de bir tedavi olarak onayladı. Obezite hastalarının kolay bir çıkış yolu aradığı, bu ilaçların sağlıklı beslenme ve yaşam tarzına düşük eforlu bir alternatif sunduğu yönünde son derece damgalayıcı bir fikir var. İşte bu yüzden obeziteden ne kastettiğimizi netleştirmemiz gerekiyor. TikTok veya Instagram'da ozempic yolculuklarını anlatırken gördüğümüz insanların çoğu obezite hastalığına sahip değil" dedi.
KAYNAK: Gazete Oksijen
1574 yılında, Almanya'daki Aachen şehrinin sakinleri evlerinden sokaklara dökülüp kontrolsüz bir biçimde dans etmeye başladılar. Bu ilk büyük dans etme salgını birkaç yıl içinde Avrupa'nın çoğu bölgesine sıçrayacaktı
SPONSORLU
Hadi gel, bugün hayata biraz farklı bi’ yerden bakalım, ne dersin? Dışarı çık, gülümse ve sadece kendin ol. Hayatın renklerini ve seni saran tüm o enerjiyi dolu dolu hissetmek ve günü Cappylemek için takipte kal, Cappy ile #GünüCappyle
Araştırmacılar, azalan koku alma duyusu ile yaşlılarda depresyon gelişme riski arasında ilişki bulunduğunu ortaya koydu
Newsmax sitesinin haberine göre, araştırmacılar, koku duyusu ile depresyon bağlantısını incelemek için 8 yıl boyunca 2 bin 100'den fazla kişiyi izledi. Çalışma kapsamında seçilen kişilerin 70 ila 73 yaşlarında ve sağlıklı olduğu belirtildi. Katılımcılar, her yıl yüz yüze ve 6 ayda bir telefon görüşmesiyle değerlendirildi. Araştırma kapsamında yapılan ilk ölçümde, katılımcıların yüzde 48'inin koku alma duyusunun normal ve yüzde 28'inin koku alma duyusunda azalma olduğu, yüzde 24'ünün de önemli ölçüde koku kaybıyla karşılaştığı tespit edildi. Katılımcıların yaklaşık yüzde 25'inin izleme döneminde önemli depresyon belirtileri geliştirdiği gözlendi.
Araştırmacılar, azalmış veya önemli ölçüde koku kaybı yaşayanlarda, depresif belirtiler geliştirme riskinin arttığını belirledi.
"ÇALIŞMA, KOKUNUN YAŞLILAR İÇİN BİR UYARI İŞARETİ OLABİLECEĞİNİ GÖSTERİYOR"
Çalışmayı yürüten ekipten Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Doçent Vidya Kamath, yaptığı açıklamada, zayıf bir koku alma duyusunun, ölüm riski dahil Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkların erken uyarı işareti olduğunu defalarca gördüklerini belirtti. Kamath, yaptıkları çalışmanın, koku alma ile depresyon arasındaki ilişkiye ve bu bağlantıyı etkileyebilecek faktörlere odaklandığını kaydetti.
Koku alma duyusunu kaybetmenin, zehirli gaz algılamak ve yemekten keyif almak gibi sağlığımızın ve davranışlarımızın birçok yönünü etkilediğini vurgulayan Kamath, "Koku, çevremizdeki dünyayla ilişki kurmanın önemli bir yoludur. Bu çalışma, kokunun yaşlılar için bir uyarı işareti olabileceğini gösteriyor" ifadesini kullandı. Araştırma, "The Journals of Gerontology" dergisinde yayımlandı.
KAYNAK: Habertürk
"Beyin hacmindeki küçük bir azalma bile fizyolojimizi bir şekilde etkileyebilir"
ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki Doğa Tarihi Müzesi'nden araştırmacılar, 50 bin yıllık bir süreyi kapsayan iklim kayıtlarını ve insan kalıntılarını analiz etti.
Brain, Behavior and Evolution adlı hakemli bilimsel dergide yayımlanan bulgular, insanların çevresel strese nasıl yanıt verdiği ve yeni koşullara nasıl uyum sağladığına dair ipuçları sunuyor.
Araştırma makalesinde "Son küresel ısınma eğilimleri göz önüne alındığında, iklim değişikliğinin insan beyninin büyüklüğü ve nihayetinde insan davranışı üzerindeki olası etkisini anlamak çok önemli" ifadeleri yer aldı.
Çalışmada 298 insan örneğinin beyin boyutunun, küresel sıcaklık, nem ve yağış doğrultusunda son 50 bin yılda nasıl değiştiği incelendi.
Veriler ortalama beyin boyutunun iklimin daha ılıman olduğu zamanlarda havanın soğuduğu döneme göre önemli ölçüde küçüldüğünü ortaya koydu.
11 bin yıl önce sona eren Pleistosen dönemin geç evrelerine doğru ortalama sıcaklıkların sürekli düştüğü son buzul çağı yaşandı.
Yaklaşık 11 bin yıl önce başlayan ve bugün halen devam eden Holosen devrindeyse ortalama sıcaklıklar devamlı yükseldi.
Yeni analiz, bu iniş çıkışlı yıllar boyunca insanların beyinlerinin de değişime uyum sağlamak için değiştiğini gösteriyor.
Verilere göre ortalama beyin boyutunda Holosen boyunca yüzde 10,7 civarında küçülme meydana geldi.
Beynin bu dönemde tam olarak neden küçüldüğü henüz net değil.
Ancak araştırma ekibine liderlik eden Jeff Morgan Stibel'e göre, değişen ekosistemin avlanmayı etkilemesi veya bitki örtüsüneki farklılıklar gibi iklime bağlı etkenlerle birlikte gelişen teknoloji gibi iklim dışı faktörlerin tümü beynin boyutunu etkilemiş olabilir.
Öte yandan beynin küçülmesinin insanları fizyolojik açıdan nasıl etkilediği de bilinmiyor. Stibel, konuyla ilgili şu ifadeleri kullanıyor:
Bugün yaşayan insanların beyin hacmindeki küçük bir azalma bile fizyolojimizi bir şekilde etkileyebilir. Ama nasıl etkileyebileceği tam olarak anlaşılamadı.
KAYNAK: Independent Türkçe
Son gelen bilgilere göre iPhone 15 serisi önemli ölçüde daha büyük pillere ev sahipliği yapacak ve daha uzun batarya ömrü sunacak
Apple, her yıl olduğu gibi yeni nesil iPhone modellerini eylül ayında gün yüzüne çıkaracak. iPhone 15 serisinin tanıtım tarihi gittikçe yaklaşan akıllı telefonlar hakkında her geçen gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Son gelen bilgiler ise iPhone 15 modellerinin bataryasına yönelik.
Bir Foxconn çalışanının iddiasına göre iPhone 15 serisi önemli ölçüde daha büyük pillere sahip olacak. Foxxconn çalışanının yaptığı açıklamaya göre iPhone 15, yüzde18 daha büyük bir bataryaya sahip olacak. iPhone 15 Plus ve iPhone 15 Pro, yüzde 14 daha büyük bir pil ile sunulurken iPhone 15 Pro Max‘ın ise yüzde 12 daha büyük bir pile sahip olacağı belirtiliyor.
Yeni nesil iPhone modellerinin daha büyük bataryaya sahip olacağını ifade eden Foxconn çalışanı, telefonalrın batarya kapasitelerini de paylaştı. Buna göre iPhone 15 ve iPhone 15 Pro‘nun batarya kapasitesi 4.000 mAh’e yaklaşırken, 15 Pro Max ve 15 Plus ise 5.000 mAh sınırı zorlayacak. Yapılan iddialar doğru ise iPhone 15 Plus modeli, en büyük bataryaya sahip iPhone modeli olma ünvanını taşımaya farkı artırarak devam edecek. iPhone 15 Pro ise en küçük bataryaya sahip iPhone modeli olmayı sürdürecek.
Henüz bu bilgiler kanıtlanmamış olsa da yeni nesil iPhone modellerinin biraz daha kalın bir tasarımla karşımıza çıkacak olması iddiaları güçlendiriyor. Yeni nesil iPhone modelleri daha kalın yapıları ile daha büyük batarya için fazladan alan yaratabilir.
KAYNAK: ShiftDelete.Net
5 Temmuz 2023
paylaş